tag:blogger.com,1999:blog-52409362809564171652024-03-05T23:54:03.098+03:00Lütfen burada bekleyiniz...Yeterince uğraşırsanız kendisinden bir canavar yaratmanız mümkün...maskesizcinhttp://www.blogger.com/profile/13895619471731466600noreply@blogger.comBlogger35125tag:blogger.com,1999:blog-5240936280956417165.post-41808039399908547772013-08-03T01:55:00.001+03:002013-08-03T01:55:48.392+03:00hatırlatmak babında...ne zamandır yazmıyorum anasını satayım. bir baktım marttan beridir mi ne. hiç böyle yapmazdım. ben kalemi eline alınca... ileri teknoloji dünyamızda kalem mi kaldı layyyn! diyen sesinizi sevsinler. ben hala 2B kalemle bildiğin kağıda, ahan da böyle renkli renkli kağıtlara hem de, yazıyorum. bazen mektup gibi yazıyorum aşkımı yazıyorum (psikoloğum yaz diyor), bazen küfreder gibi yazıyorum nefret ediyorum senden! (psikoloğum yine böyle içini dök falan diyor o bakımdan). bazen de gayet aşka gelip yazıyorum (lan çok yakışıklısın lan! harbi...).<br />
eğer ki siz sayın straz taşlı kitlem eğer ki siz bu devirde yazmıyorsanız, çok şey kaybediyorsunuz baştan söyliiiim. ben sırf yazma eyleminden nerelere geldim bir haberin olsa var ya...<br />
neyse işte öyle günlerden birinde, yazmak eylemiyle haşır neşirken, bir de baktım ki sevdiceğime ağırdan giydiriyorum. yok dedim bacım bu iş öyle olmaz. yâre giydirmek bizim kitabımızda yazmaz. ağırdan al... yo yo yooo. monsenyör, I can't stand for it anymore!<br />
Sonra uyandım. Uyanır uyanmaz utandım da kendimden. Onca yıldır bildiğim ben, sanki ben değildim. Bir başka bene bürünmüştüm öyle bir kindar öyle bir iğrenç ötesi kişiliğe bütünmüştüm ki tanıyamazsın.<br />
Hemen kendimden sıyrılıp transandantal meditatif bir seviyeye geçtim. Nefesleri diyaframa diyaframa çekip kendime geldim.Yapma kızım dedim. Yüze kadar say. Bir say yani.<br />
Bütün bunlar, geçen gün ofiste kendi kendime çektiğim bir "kendime bakış açısı" fotoğrafından çıktı, ister beğen ister beğenme seyirci. O fotoğrafta görüverdim gerçeği şıpadanak. Öyle bir irkildim öyle bir kendime geldim ki bu ben değildim. Karşımda yıllar önce terkettiğimi sandığım ben duruyordu. Öyle saf, öyle sade, öyle bir cuma öğleden sonrası happy hour'una hazır plaza insanı modundaki ben. Yıllar önce terketmiştim ben seni halbusa diye bir çığlık atarak kendime geldim.<br />
Hayır hayır, bu gördüğünüz ben değilim. Muhtemelen eski dönemlerime ait bir flashback(*) sırasında ortaya pörtleyivermişim. Yo yooo başka türlü açıklaması mümkün değil. Oysa ben, gayet freelance çabalar içerisinde varoluşçuluk iddiaları sergileyen bir tip idim. Gayet freelance, gayet free. Hani benim gençliğim nerdeeee!<br />
Hani bazen hayatınızda sıkışıyorsunuz, böyle nefes alamaz haline geliyorsunuz ya. İşte öyle zamanlar için sakladım bu son sözümü. İyi dinle ey seyirci!<br />
Bazen hayatın yanı başından akıp gittiğini görüyorsun ve sinir oluyorsun ya. Hani benim fotoğrafıma bakıp dieyyt layyn deyişim gibi. Olma. O ipler var ya. Gayet senin elinde. İstersen, hayatını baştan yazabiliyorsun yani onu diyorum. İstersen, yeniden sevebiliyorsun. İstersen bambaşka bir insan oluveriyorsun. Her şeyi baştan tasarlamak veya hayata bir yerden yeniden başlamak mümkün. Yeter ki iste...<br />
İşte ben şimdi yıllar önce terk ettiğim benin fırladığı o fotoğrafa bakınca irkilmek yerine, kendime çizdiğim yolda ısrar etmeye devam ediyorum. Sırası gelmişken, hatırlatayım dedim. Hayat sevince güzel. Konumuzla ne alakası var deme. Döverim.maskesizcinhttp://www.blogger.com/profile/13895619471731466600noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240936280956417165.post-70473393329096261422013-03-09T23:58:00.003+02:002013-03-10T00:00:31.499+02:00kadınlığın neresindensin?<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">yirmibirinci kere girdiğimiz şu güzelim yüzyılda oniki yılı geride bırakıp onüçüncüden gün aldığımızın üçüncü ayındaki bu yazımda bazı hassas konulara değinerek sizleri rahatsız etmek istiyorum straz taşlı kitle. midenize otursun cümlelerim istiyorum. okuduktan sonra türlü mecralarda paylaşa paylaşa bir hâl olun, beni takipçiye boğun istiyorum. romanım çıkacak yakında bak, imza günümde kuyruk olmazsa alayınızı yakarım!</span><br />
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">bir ece temelkuran değilim biliyorum. elif şafak olmadığım için de çok mutluyum. bazısı üretebiliyor, bazısı sadece tüketebiliyor. insanın içini yani. bazısı da üretmek için farklı alanlardan türlü işler seçip sepetini on yumurtayla doldurunca, aslında sana kek yapasım var. zaten yirmibirinci kere girdiğimiz şu güzelim yüzyılın onüçüncü yılının üçüncü ayında, biz "kız mı kadın mı" bilinemeyen hatun kitlesine reva görülen bir tek kek yapımı kaldı. halbuki sana kek yapmak ne kadar kutsaldı! yaşamımızda güzel ne varsa alıyor elimizden kifayetsiz kalasıcalar! şşt kız, sen kadınlığın neresindensin? içindenim içinden...</span><br />
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">ne diyordum? takip edin, uyumayın!</span><br />
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">sekiz martta kendisine kırmızı gül gönderen kocasını/sevgilisini arayarak, "benim için bir çiçeğin ömrü kadarsın" mesajı verdiği için esefle kınayan kadınlar kulübü üyeliğimden istifa ediyorum! erkek ne yapsa yeridir. yapsın anasını satayım. yılda bir gün olsun bir tek gülle hatırlasın kadın olduğumu. diğer zamanlarda yeterince sidik yarıştırıyor çünkü. bırak bari bir gün de kadınsın sen desin. kadınlığını bil der gibi desin ama. ben yeterince biliyorum ama bir de onun hatırladığını göreyim. toplu mesajlar, indirim kuponları ve belediyece dağıtılan kırmızı karanfillere maruz kalmaktan iyidir.</span><br />
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">bu yıl sekiz martımı topluca gelen mesajlarla kutlayanlar oldu, evet aferindir. saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi... binlerce denebilecek kilometre uzaktan kutladı ama bir tek kişi, doğrudan benim sekiz martımı kutladı yani. demek hala böyle centilmenler var hayatta. biraz sohbet ettik, konumuz kadından çocuğa kaysa da (söz verdik 23 nisanda da kadın başlıklı bir tartışma yapıp dengeyi kuracağız) demem o ki çıkardığım bir sonuç var ey kitle! çok laf ediyoruz ama o erkekleri doğuran da yetiştiren de biziz. suç bizde demiyorum. güç bizde diyorum. aslında kadın olmak kıyak iş, düzenin seni ezdiğine bakma, asfalyaların atarsa şalteri indiriverirsin diyorum.</span><br />
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">kadınlığın sana aittir, elden bırakma. kadın olduğunu da unutturma... diyorum.</span><br />
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">şimdi şunu dinleye dinleye köşeden kaybolun. bir sonraki buluşmada sorucam:</span><br />
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><a href="http://www.youtube.com/watch?v=QWtsV50_-p4">where are we now?</a></span><br />
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif; font-size: x-small;"><br /></span>
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif; font-size: xx-small;">***imlâya ve itinaya bu kadar takıntılısın da cümlelerin neden küçük harfle başlıyor gözümüzden kaçmadı diyerek yazının bütününde buraya takılmış kitle, gözünüzü oyarım!</span>maskesizcinhttp://www.blogger.com/profile/13895619471731466600noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240936280956417165.post-57409109281211966602012-12-26T00:55:00.001+02:002012-12-26T01:14:46.349+02:00göçebe<span style="color: #444444; font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">otuzsekiz satır yazdıktan sonra sildim.</span><br />
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">otuzsekiz yıldır yapamadığım ne var da yapmalıyım ki diye düşündüm. Selçuk'taki havaalanında paraşütle atlama denemesi yapabilirdim. Çin Seddi'nde yürüyebilir, çektiğim zottirik fotoğrafları Facebook'ta paylaşabilirdim. New York'a yeniden gidebilir, Spanish Harlem'den gözlemlerimi blogumda yazabilirdim. Yapmadığım spor, denemediğim çılgınlık kalmayabilirdi. Arkadaşlarımla partilerde sabahlayabilir, her haftasonu bir barda eğlenebilirdim. Tatillerimde hep birileriyle bir yerlerde olabilirdim.</span></div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">neden yapmadın deme. dinle önce. dinlemeyi öğren.</span></div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">oysa otuzsekiz yıldır tek gerekçem bunları paylaşacak, bunları benimle paylaşmayı gerçekten isteyecek bir yol arkadaşının olmayışı. çünkü tek başıma yaptığım şeylerin hiçbiri bir kazanım, başarı ya da mutluluk değil benim için. bu yüzden otuzsekiz satır yazdıktan sonra sildim. çünkü şu an hissettiğim koca bir hiçlik. dünyanın sonu gibi değil ama. big bang gibi.</span></div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">neden bir yol arkadaşım yok? olmaz tabii. göçebeyim ben. bir evde, bir hayatta, hep aynı şeylere tutunamam. </span></div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">siz mesela, bir arkadaş ortamına gittiğinizde, sofrayı hazırlayan "o soğanlı şeyler sevmez", "acı yemez o" diyebilir. benim için söz konusu değil bunlar. acaba bu kez nasıl bir çılgınlıkla çıkacak karşımıza şaşkınlıklı soru cümlesi güzel Türkçemize benimle yerleşmiştir. ha bir de, hani bir film vardı. kadın aslında tüm olayın yumurtayı nasıl yemeyi sevdiğini bilmeyişinden yani bir tercih yapmayışından kaynaklandığını anlıyor, sonra bir sabah birkaç değişik yumurta pişirip deneyerek hangisini gerçekten sevdiğini anlamaya çalışıyordu ya. işte ben bütün o yumurta çeşitlerini sevebiliyorum. ertesi sabah da bir önceki sabahkinden köşe bucak kaçabiliyorum. seçmek zorunda mıyım be adam! bir sabah da sen düşün acaba bugün yumurtayı hangi tuhaf şekilde pişirsem de şu kızı şaşırtsam diye! her şeyi ben mi öğreticem!</span></div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">geçenlerde yaşça küçük (12) bir arkadaşım "uff bence hayatta en kötü şey seçmek zorunda kalmak" demişti. ne kadar haklı!</span></div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">göçebeyim ben. tahminlere sığmam taşarım. bu yüzden de sevilmem. beni sevmiyorsunuz hüüüü demiyorum. gayet farkındayım çünkü. benim gibiler sevilmez. eğer bir şeye ilişkin tahminleriniz tutmuyorsa rahatsız olursunuz. "unpredictable is mean", aynen öyleyim.</span></div>
<div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">falında "bir adam var" dedi kadın. gelecekten haber vermiyor. antenlerini açmanı söylüyor. önce bir dinlemeyi öğren! koşullanmış olarak açtım antenleri, çünkü bir adam var. gelecek biliyorum. fal söyledi. fal söylediyse geliyor o adam. gelir yani. çünkü artık hazırım.</span></div>
</div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">çünkü artık hayatta hiçbir şeyi tek başıma yapmak istemediğimi biliyorum. çünkü hayatta en kötü şey seçmek zorunda kalmak ve ben artık yaptığım seçimlere göre değil, ne seçersem seçeyim beni olduğum gibi sevme çılgınlığını gösterebilecek insanların tarihini yazmak istiyorum otuzsekiz yıllık hayatımın geri kalanına.</span></div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">şimdi mümkünse giderken kapıyı arkanızdan kapatın ve beni kapıyı yeniden çalacak ruhla yalnız bırakın. ey ruh! geleceksen lütfen kapıyı üçvirgülondört kere çal. uğurlu sayım...</span></div>
maskesizcinhttp://www.blogger.com/profile/13895619471731466600noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240936280956417165.post-86386649661607717292012-08-06T16:47:00.001+03:002012-08-06T16:55:30.085+03:00eser kalmadı!<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #444444; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Yine reklamlara bağlanıyoruz.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #444444; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">XX ile lekeden eser kalmadı! diyordu abla, sanki adli tıp laboratuvarlarında incelense eser miktarda da olsa kire rastlamayacaksın o derece!</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #444444; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Eğri oturalım doğru konuşalım diyor ortağım. Bu yüzden biz ev ortamında veya rahat koltuklu kafelerde iş toplantısı yapamıyoruz. İlle popomuza tahta sandalye batacak. O zaman rahatsızız. O zaman anlıyoruz müşterilerimiz de rahatsız olabilir. Olmasın. O zaman iki kere düşünüyoruz; bizim istemediğimiz bir şeyi müşteri beş kere istemez!</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #444444; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Sonra, uzun toplantılar yasak bizde. Aceleciyiz biz. Rahatsızız. Bir an önce çözüm bulunmalı sonuca ulaşılmalı. Ah o boşa geçen dakikalar yok mu (saat demiyorum bak!).</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #444444; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Bir örnekle açıklamam gerekirse, Mecidiyeköy'de meydanda yolun bir başından öteki başına, kırmızı ışığa yakalandınız mı bir de, yandınız demektir. Şaka değil, şimdi orada olanlarınız varsın hesaplasın, iki ana ışık ortalama 50-70saniye kadar sürüyor. Bir de arada geçilen ufak yol var, orada da bir 10 saniye desen, en az 1.5 dakika. Yolu gelmesi de 30 saniye desen, git gel, günde minimum 4 dakika sadece bekleyerek geçiyor. Bir ara o ışıklarda kırmızıya her yakalandığımızda GİTTİ ÖMRÜMDEN 4 DAKİKAAA YAŞLANDIM AAAY diye avaz avaz bağıran biri vardı. Ciddiyim. Dönemi hatırlayanlar hatırlamıştır, çaktın mı? O benim işte!</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #444444; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Bu defa kısa keseceğim aziz straz taşlı kitlem. Hizmet sektöründe iş yapıyorum diye ortalıkta gezinen nice andavallıyadır lafım. Müşterisine verdiğini iddia ettiği hizmeti, kulağını ensesinden tur atarak göstermeyi başarıp yine müşterisine yaptırtmak suretiyle bir de üstüne uzay sözlüğünden edinilmiş adlara sahip masraflar üreten midesiz yaratıklaradır.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #444444; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">O senin iş yapıyorum dediğin var ya, Tokat'taki bakkal Rüstem Amca döt kadar tükanında senden daha iyi yapıyor onu. Kapa o fabrika görünümlü merdivenaltı atölye bozuntusunu. O senin takla atarak müşterine kilitlediğin ve üstüne masraf aldığın hizmet var ya, işte onu köylü İbraam Dayı bir yımırta bir kase yoğurda veriyor. Madem hizmeti de bize gördüreceksin kalk o koltuktan, sen git örgü mü örersin, kocanın saçını veetle mi yolarsın, biz daha yakışırız o koltuğa emin ol.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #444444; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Şimdi siz, bu lafı yiyip de "aman ya ben sadece çalışanım nolcak firmaya diyo bu" diyerek kendini garantiye alanlar var ya, asıl lafım size. Çünkü asıl dolap sırça köşklerde, camdan plazalarda, lüks mobilyalı ofislerde dönüyor. Özellikle de patrondan daha patron, padişahtan daha padişah olanlar var ya (çocuğuna malumun adını koyacak kadar beyin raşidiği olanlar atbaşı tabii), hah işte onlara hiç acımıyorum, üzülmüyorum, midemi bulandırıyorsunuz ve bunu biliyorsunuz. Net. Yatacak yeriniz yok sizin...</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #444444; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Rahmetli anneannem (nurlar peşinden ayrılmasın!) derdi ki elin işini böyle gören kendi işinde neler etmez! İşte bu yüzden ayinesi iştir kişinin lafa bakılmazdır. Bu nedenledir ki bir iş yerinde yaptıklarınız sizi de bağlar. O yüzdendir ki kimse bana, özellikle hizmet sektöründe, "benimle sanki aptalım da bir halttan anlamıyormuşum ya da suçluyum da sürekli bana koyulan kuralları çiğneyerek rahatlarını bozuyormuşum gibi davranan (fiziksel koşullarını göremediğimiz, çektikleri eziyeti bilemediğimiz call center çalışanları hariç) müşteri temsilcilerine çemkirme" demesin. Sonuçta kapitalizm karanlığıyla hepimizi esir almış, bütün bankalar soyguncu, bütün emeriken firmaları işgalci, bütün ilaç firmaları katil olabilir; onların gemi azıya almasına sebep sizsiniz. Bu suskunluğunuz, vurdumduymazlığınız, bana dokunamayan yılan ne halt yerse yesinciliğiniz, pisliğe batırıldığınız halde tüm bu şükürcü anlayışınız yüzünden artık insanlıktan da ESER KALMADI. Varsa bir adli ve adil bir tıbbınız, belki eser miktarda azot bulabilirsiniz, ardında bıraktığınız kokuyu temsilen...</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgzRxjROky2hKTESZy2Q-h3Unx7uzcBPJUvfUusXhWoXClbpdaG-EfpRaNrwZfM5nIY5b-v4gZcJypdoqy9kjOuExILziTl_jHIhX4Lj4mmrFKLRhZsxyHX9uAR0FClpMjERPHtga-THMQ/s1600/mask_of_nothingness-01.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgzRxjROky2hKTESZy2Q-h3Unx7uzcBPJUvfUusXhWoXClbpdaG-EfpRaNrwZfM5nIY5b-v4gZcJypdoqy9kjOuExILziTl_jHIhX4Lj4mmrFKLRhZsxyHX9uAR0FClpMjERPHtga-THMQ/s320/mask_of_nothingness-01.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #444444; font-family: Georgia, Times New Roman, serif; font-size: xx-small;">Görsel çalışma: Ozan Ayıtkan</span></div>
</div>maskesizcinhttp://www.blogger.com/profile/13895619471731466600noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240936280956417165.post-83100095966499395572012-07-05T21:02:00.003+03:002012-07-05T21:04:19.246+03:00letter to my older self<span style="color: #444444; font-family: Verdana, sans-serif;">My dear older self,<br /><br />It will be too late to regret anything in your life when you're gonna read this letter. Now you're luckly reading it may be earlier than it is supposed to be, and I'm telling you that it is already too late. Being noticed about this fact now, I highly recommend you to go back in time and slap your dear younger self's face and warn her about something you really care, something you have missed already or somebody you have loved, possibly still love. Shake her mind as I did it for you now. Be honest and tell her the truth. It's all gone with the wind. It's a one way ticket. Tell her that she shouldn't miss it... Tell her that life's worth living...<br /><br />60lı yaşlarınızı sürdüğünüz günlerden birinde böyle bir mektup bulsanız eski bir kitabın sayfaları arasında, ne yapardınız? Muhtemelen artık yapacak bir şey kalmamıştır. Hani şu kansere dikkat çekmek için sevgili 16 yaşımdaki ben diye başlayan, bir grup insanın kendi 16 yaşları üzerinden çağın gençlerine mesaj verme kaygısı güden videoda olduğu gibi. Kendiniz için yapacak bir şeyiniz olmadığını anladığınızda yapabileceğiniz en güzel şey, bugünün gençlerine do's and don'ts in life minvalinde öğütler vermektir. Bence yanlış. Kendi adınıza. Bence eksikli, onlar için. Öğütleri kimse dinlemiyor. Rol modeli herkes takip ediyor. Trend bu. Yaparak gösterin o zaman. İşte bugünkü benin 60'ındaki benden istediği şey bu. O gün gelip kitabın arasında o mektubu bulduğumda, elimde kalanın benden genç olanlara yapın yapmayın diye öğütler vermek yerine (buna kendi younger self halim de dahil), bütün bir yaşanmışlığımı örnek olarak ortaya koymak olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden 60larıma geldiğimde "what is next" diye etrafına sorup duran bir deli olacağımdan benim olduğum kadar emin olabilirsiniz. This is what I want. No regrets...<br /><br />Ara sıra bazı bazı çoğumuzun yapmak isteyip de çok azımızın yaptığı bir şeyden, bazı şeylerden, bazı tuhaf şeylerden bahsediyorum. Bucket list gibi mesela. Bir cafede arkadaşlarımızla takılırken lafını ettiğimiz "yapmak lazım"ların listesi. Boşversene. Gerçekten yaşıyor olmak için henüz yapamadıklarınızın bir listesini çıkarmak saçma geliyor. Bence bir bucket listte bulunan "bungee jumping when you're drunk" ya da "walking down the street with a sexy underwear" türünden hiçbir çılgınlık, hayatınızın iplerini elinize alarak bundan sonra yalnızca istediğiniz gibi yaşamak türünden bir çılgınlığın eline su dökemez. Bence bırakın tüm o liste başı işleri, en tepeye bunu yazın. Sonra oturun dear older self'inize bir mektup yazın. Şöyle olabilir mesela.<br /><br />My dear older self,<br /><br />Now you are sitting there, reading my letter from years back, possibly the first thing you feel that you are thankful to me for all I did, all those risky, novel, freaky or whatever things throughout my life. Yes, you should be, we did it together. It was so much hard, you know, to be that brave to stop any routine and moderate track of my days. It was really hard, you know, to stand against all others who do not understand the change. Thanks to all those too for sometimes recognizing me as weird or selfish or mean whatever. I understand them, it does not mean that I accept. As I have said years ago, it's a one way ticket and life's worth living. So here we are. No regrets, do you remember?</span>maskesizcinhttp://www.blogger.com/profile/13895619471731466600noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240936280956417165.post-42487262438523530642012-06-23T01:59:00.004+03:002012-06-23T02:02:06.779+03:00yatılı senfoniyatılı okulun en güzel yanı, aslında hiçbir güzel yanı yokken gündüzlülerin siz akşamları bir arada kalırken onların kös kös evlerine gidip yapayalıncak yaşayacak olmalarından doğan "lan bunlar kimbilir negzl eğleniyolardır geceleri" minvalindeki kıskançlıklarının öznesi olmanızdır. kuraldır, bazıları hariç genel olarak yatılı okulda gece yaşananlar gündüz anlatılmaz, uğursuzluktur.<br /><br />yatılı okulun en güzel yanı, aslında, hiçbir güzel yanı yokken yıllar sonra hatırladığınızda sizi gülümsetebilmesidir. yatılı okulun en güzel yanı, yaşarken değil, yıllar sonra anlatırken önemli bir durum haline gelmesidir. sır bu yüzdendir.<br /><br />hayatımın en güzel yıllarını önce hapishane modeli bir yatılı okulda, sonra yarı açık cezaevi tadındaki kız yurdunda geçirdim. böyle diyerek gündüzlü olmanın hissiyatına varın diye, bir miktar empati kurmaya çalışıyorum o kadar. yoksa illa yatılı okumanın şu yanı iyi bu yanı kötü diye bir yorumda bulunmanın anlamlı olduğunu, daha bu yazıya başlarken bile, düşünmüyorum. asıl amacım size nurdan'ı anlatmaktı.<br /><br />nurdan bizden önceki dönemin öğrencisiydi. naifti. hah, onun hakkında hatırladığım tek şey etliye sütlüye karışmayan naif bir insan olduğu. çok büyük bir hırsla bilim adamı olacağız hayaliyle okuduğumuz ve eğitildiğimiz için, içimizden birinin "ben PRcı olcem bacım" deme lüksü bulunmadığından, hepimiz ya doktor ya mühendis olacağımıza inanmış, günün çoğunu beyaz laboratuvar önlüğüyle geçiren (ciddiyim), kurbağa kesmekle böcek ezmek arasında kararsızlığını atomun kararsızlığında tartabilen, gözleri parlak yaratıklardık. ben son yıl balatayı sıyırmak suretiyle iktisadi bilimlere kaydım o ayrı, buna takılmayın zaten blogun hiçbir yerinde normal olduğum yazmıyor. konumuza dönelim. nurdan...<br /><br />nurdan naifti. şimdi ne oldu doktor mu mühendis mi yoksa belki de bir kır kasabasında çocukları ve sevimli eşiyle Halikarnas Balıkçısı'nın öykülerindeki kahramanlardan biri olmuştur, o yıllardaki nurdanı düşündükçe ben ona en çok bu sonuncusunu yakıştırırım. ne yani, bir beyaz yakalı olmuştur ve büyükşehirde büsbüyük dertlerin altında eziliyordur diye mi hayal etseydim kızcağızı? neyse dönelim eskilere. nurdan...<br /><br />haftasonları zor geçerdi. gündüzlü ve evciler (terimler için beni yormayın anam, google is there) cuma akşamı kapanış töreninden sonra evlerine dağılınca, biz yatılıların yıllar sonra itiraf edilecek ve o zamanlarda gündüzlülerce bilinmeyen karanlık saatleri başlardı. ana babadan ayrısın bacım, cebinde bütçe belli, istanbul derya, napıcan da über eğlenicen ki? zaten verdikleri onca ödev, çözülecek tripıl integral ve kuantum sıçramalı evrimbilim, te'allam! bir de şu perşembe labda bağırsakla yaptığımız ozmoz deneyinin raporu var kahırbela! bir Kadıköy'e gidip gelmek bile yıllık izne çıkmış memur etkisi yaratırdı üstümüzde. en kötüsü de hadi diyelim biraz eğlendin (ne anlatcam olm süperdi işte lan lise yılları!) ama o pazar gecesi yok mu...<br /><br />pazar geceleri bir yatılının hayatındaki en zor gecedir. çalışanların nasıl ki pazartesi sendromları var, yatılıların da pazar sendromu var, net. akşam 5 gibi başlar kriz. evciler dönmeye başlamıştır yavaştan. ödevler raporlar sıkıştırmaktadır. lan dün kötü geçirilmiştir, daha iyi değerlendirilebilinirdirdir. bir yandan neden en kötü yemekler pazar akşamı çıkar ki diye düşünedurursun, hoop gece biter yatakhaneye geçilir. evciler araya giren soğukluk gitsin diye evden getirdikleri kurabiye ve meyveleri paylaşırlar, gözlerin dolar, ama alırsın bi'tane, uzanırsın yatağa, yersin. ağlarsın. aman sus be!<br /><br />pazar gecelerini bir sonraki cuma akşamına bağlayabilecek tek kişi nurdandır. ve sonra pazartesi ve salı ve çarşamba gecelerini de. anlatayım.<br /><br />her pazar saat on civarı uyumaya zorlanırdık. zorlanırdık çünkü ışıklar küllüm kapanır, ortalık sessizliğe bürünür, zaten okul binası mezarlık yanıdır (bunda da ciddiyim). on beş-yirmi kişi aynı yatakhanede uyuyorsundur, aranızdaki uykucu tipler ve uyuzlar ille ışık kapanır kapanmaz uyuyacaktır, kavga etmek yasaktır. o yüzden "saat on yatağa kon" bir çocuk tekerlemesi değil zorunluluktur... nurdan ışık kapanmasına beş dakika kala, tam yataklarımıza uzanmış hadi artık işkence başlasın mutsuzluğundayken kafalar, "kızlaaar beş sabah daha erken kalkıcaz, yaşasın!" derdi... sonraki gece şunu duyardınız, "kızlaar dört sabah daha erken kalkıcaz, yaşasın!" ve evet, nurdan perşembe gecesi öylesine coşkuyla uyurdu ki mutsuz olmak imkansızdı. "kızlaar bir sabah daha erken kalkıcaz, yaşasın!"<br /><br />yatılı okulun en güzel yanı, aslında hiçbir güzel yanı yokken gündüzlülerin siz akşamları bir arada kalırken onların kös kös evlerine gidip yapayalıncak yaşayacak olmalarından doğan "lan bunlar kimbilir negzl eğleniyolardır geceleri" minvalindeki kıskançlıklarının öznesi olmanızdır. Bu doğru. Siz yatılı okuldan o yıllarda bi halt anlamaz, sonraki birkaç yıl nefretiniz körüklenir, "çocuğum olsa asla yatılı okutmam" derken, aradan geçen yirmi yıllık süreçte gündüzlü olmadığınıza dua eder hale gelecek birşeyler hatırlarsınız. sonra böyle bir gün birilerine "lan aslında yatılı okul öyle süperdi ki" diyesiniz gelir. bir gece yarısı, yıllar önce o kasvetli ortamda sizi güldüren birilerini veya bir olayı hatırlar ve anlatmak isterseniz, benim gibi.<br /><br />benim gibi sizin de bir nurdanınız oldu mu bilmiyorum. olmadıysa çok yazık. çünkü beni, o yılların hüzünlü, sıkıntılı, gençlik bunalımlı ve hep yastığı biraz nemli ortamında ayakta tutan kişi nurdandı. şimdi nerededir bilmiyorum. ama seni özlüyorum nurdan... çünkü fark ettim ki uzun yıllar çalışma hayatında pazartesi sendromu yaşamayışımı, her pazar gecesi bilinçaltımda "beş sabah daha erken kalkıcam sonra cumartesi yaşasın" diye çınlayan sesine borçluyum...<br /><br />bu da senin için: <a href="http://www.youtube.com/watch?v=yRkovnss7sg">miss you</a>maskesizcinhttp://www.blogger.com/profile/13895619471731466600noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240936280956417165.post-35925330578644096822012-06-20T04:10:00.003+03:002012-06-20T04:13:56.597+03:00bazen kirişi kırman gerekir bebeğim<span style="background-color: white; font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><i>Bunu ilk yapışım değil. Aslında düşündüm de (sıkça yapıyorum bu aralar, nöronları patlayasıca beynim kızardı bu yüzden), ben buna benzer kiriş kırmaları birkaç defa yapmışım. Hem de daha bebeyken başlamışım yapmaya. Lakin her seferinde kirişi farklı yerlerinden kırdığımdan, bir bakıyorsun her sefer yeni bir sefer gibi geliyor sana. Değil işte. Bu kiriş artık sır tutmaz... O derece yani. Kiriş olmadan da duruyor yapılar. Hiç!Bir baktım, kütüphaneyi baştan ayağa indirmişim. Yerlerde sürünüyor felsefe, tarih, ruhbilim, o da ne! Yemek kitabım bile var üstüme iyilik sağlık (işte bu yüzden kirişi kırmak güzeldir. Bazen nasıl bir kadın olmadığımı bir kez daha hatırlatmam gerekiyor bu deliye!)</i></span><br />
<span style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br />Çok küçüktüm hatırlamıyorum, evden bir takım eşyalar, irili ufaklı personal stuff cinsinden, gitti. Gönderildi. Bana ait değillerdi, onundular. Gitmeleri gerekiyordu ve gittiler. Acı veren, göz önünde göz veremi miydiler yoksa geçmiş travmalarımızın sona kalan delilleri mi emin değilim, dedim ya küçüktüm hatırlamıyorum. Neden sonra hatırlarım belki diye nöronları patlayasıca beynimin kıvrıkları arasına sakladım. Arada çıkarıp seviyorum onları, ciciiiş!<br /><br />Derken lise yıllarının bir türlü herkes kadar sıradan geçirilemeyen gençlik bunalımına girdiğim bir andı, ne kadar hatıratım, günlüğüm, kağıdım, papirüsüm varsa hepsini okulun kazanında yaktım. Kiminde sivilce çıkar, ben soğukkanlı bir biçimde kucağımda koca bir poşet, gittim görevliye, aç dedim kazan dairesini. O kadar ki kazandan sorumlu devletimin bakanı genç hademe arkadaş siyah gözlerini iri açarak ve dolu dolu, sanki yaktığım kendi iç dünyasıymışcasına (bayılırım bu tür edebiyata) burun çekiştirerek "neden yakıyon ki" dedi. Hiç! İnsan geçmişini yakar mı? Ben yaktım. Böyle öğrenmişim çünkü. Demek ki bir şey sana acı veriyorsa sepetleyeceksindi gitsin. Onlar gönderdi, ben yaktım...<br /><br />Derken büyüdüm. Siz ne kadar büyüdünüz o tarihlerde bilemem, ben çok büyüdüm. Bazı kızlar erken serpilir ya işte benimkisi ruhendi. Bedenim kısılıp kalırken içim büyüdü büyüdü, patladım. Fazla geldim bedenime. Delice şeyler yaptım. Bazılarını hatırlamak bile istemem. Bazılarını her sabah kendime hatırlatmak zorunda olduğum anlar var.<br />Mesela siz, geçmiş yıllarınızdan eşyalara sahip misiniz? Ben değilim. Varsa ufak tefek, memleketteki evdedir. Annemin ısrarıyla kalmışlardır. Ya da belki benim bir kriz anımdır, "kalacak bu! Yakarım bu gezegeni!" demişimdir de öyle kalmıştır. Çok değil birkaç ay sonra giderim, bir kiriş de orada kırarım, hiç! Şu an yaşadığım evde de bilmem kaç yıldır benle dolanıp duran eşya bok püsür sadece ailem istediğinden, ben kırılganlığı sevmediğimden. Yoksa...<br /><br />Kişisel eşya saklamayı sevmem. Biriyle paylaşmayı sevmem. Herhangi birinize eski zamandan bir eşya, anı veya kağıt parçası vb göstermişsem bilin ki onların henüz sırası gelmemiştir, bilin ki onlar hatıralarım değil travmalarımdır. Uzun uzun kendimi anlatacağıma iki eşya gösterip anlamanızı beklerim. Beynimdeki patlayasıca nöronlar için onların son kaçış tarihi henüz gelmemiştir demek istedim. Bazı şeyleri silmek çok zor oluyor sonra. Ama fotoğraf saklarım. Acıların kanıtı olmayan fotoğraf demek istedim. Sorunlu olanların sonu çoktan gelmiştir. Bana bakınca beni, o tarihte geçirdiğim travmatik durumları hatırlatmayan tüm fotoğrafları saklarım. Çünkü biliyorum, bütün delilleri yok etsek de beynimizden kendimizi silemiyoruz. Görüntüleri silerek sadece sizden saklıyoruz. İşte bütün kütüphaneyi indirmişken bir tane fotoğraf kitapların arasından sıyrılıp düştü.<br /><br />Ben bunu nasıl unutmuşum!<br />Fotoğrafa baktığım ana kadar sadece 100 civarında kitabı ayırmış, kalanlarla bir türlü vedalaşamamıştım. Yeter sanıyordum. Fotoğraf çok değil birkaç yıl önce çekilmiş, ben çekmedim belli, içindeyim çünkü. Öyle salak salak kendime bakıyorum. Olmak istediğim bir mekanda ama olmak istemediğim bir kıyafetle, asla kabullenemeyeceğim bir başkasının bakışlarına sahip bir şekilde, öyle oturuyorum konuk masasında. Hatırladım. Hayatımı alt üst eden o dönemi geride bıraktığım ilk üç ayın sonunda çekilmişti. Ondan birkaç ay sonra da ne kadar kitap varsa kütüphanemde, birkaç bavula doldurup bırakmıştım bir derneğe. Yani demem o ki, ilk kırışım değil kirişi. Sonra eşyalarımı toplamış bir dolusunu dağıtmış, bir halı bir televizyondu sanırım, az buçukla bir başka eve taşınarak geçmişimi temize havale etmiştim. Yaptım bunu! Yine yapmanın zamanı gelmişti işte. Neden 100 kitapla yetinecektim ki?<br /><br />Hatırladıkça rahatladım... Sonra bir telefon görüşmesi yaptım. Beklemediğim bir görüşme, yani bekliyorum çünkü ben aradım çünkü dostumun doğumgünü ama hiç beklemediğim bir içerikle, ağladım bir de! Sonra bir görüşme daha. Bunu bekliyordum. İçerik her zamanki gibi şaşırttı beni. Konuşmanın karşı tarafı kendinden o kadar emin ki! Bazen bu görüşmeler hiç bitmesin istiyorum. Sanki telefon kapanırsa nefes almayı bırakacağım...<br /><br />İlk görüşmenin karşı tarafı, yıllarca üstünde tepinilmiş güven duygumun, onu salıverince geri geleceğini söyledi. Güvenmeyi bırakırsam değil, güvenme ihtiyacı duymazsam... Bunu ikinci görüşmenin karşı tarafı da bir süre önce farklı şekilde söylemişti (O, daha çok, "bunları düşünmeyi bırak, pek kullanmadığın bir sözü kullanmanı öneriyorum, Fuck them all! Bir kez söyle, bırak gitsin" gibi bir cümle sarf etmişti. Bugün denedim, oldu. Check this out at the end of the text)<br /><br />İlk görüşmenin karşı tarafı benim gibiydi, daha umutsuz görünse de benden hep daha güçlü olmayı başarıyordu. Bazen birbirimize bakarak ayakta kaldığımızı düşünüyorum. Onu dinledim. Birkaç gündür güven duygumu sınayan patlayasıca nöronlarımı serbest bıraktım. Bir film repliğini hatırladım o an, "insanlara inanmak zorunda değilsin ama güvenmek zorundasın" Bu lafın üstüne düşündüm (artık eminsiniz, evet o kadar yapıyorum ki bunu, nöronlarım gri değil kırmızı...) Şimdi inanmakla güvenmek arasındaki farklar üzerine nutuk çekecek değilim. Bilgilendirici değil ilgilendirici bir yazı nihayetinde. Ama güvenmek denen şeyin, sonunda yangın da çıksa, dünya tepetaklak da olsa, kısa veya uzun bir zaman diliminde, yani anı yaşadığında, ne kadar güzel bir duygu olduğunu unutmuşum. Hatırlamak ne kadar korkutsa da bunu sevdim.<br /><br />İki görüşme de birbirine benziyordu. İkisi de aynı şeyi söylüyordu birbirinden habersiz. Leave it as it is, enjoy the moment... Biraz sen adım atarsın biraz dünya. Biraz sen bırak gitsin, biraz dünya... Ne olabilirdi ki? Sonra elimde ne varsa bıraktım. Bütün kaslarımı bıraktım. Bütün nöronlar boşlukta öyle titreyerek dönmeye başladı. Sting açtım, Moonlight ve bir Englishman In New York patlattım. Gözümün önündeki görüntü kırmızıdan griye dönmeye başlayınca durdum. Sonra mı?<br /><br />Siz bu yazıyı okurken ben 4x4 göz kütüphanemde geriye kalan 50 kadar kitabım (onların da günü gelecek!) ve meçhule gitmeyi bekleyen son yedi yıllık birikimimin sığdığı 3 bavulla birlikte... ve bırakınız sonrasında ne yaptığım artık bana kalsın.<br /><br />Siz bu yazıyı okurken ben yıllardır ara sıra yaptığım şeyi yaptım. Daha şiddetli yaptım. Hafta boyunca da yapmayı sürdürmem gerekecek, ancak temizlenir bu seferki kirişin artıkları.<br /><br /><i>Veda kısmından hoşlanmıyorum, bu yüzden kibarca gidin, (before I kick your ass!) kapıyı şu şarkı eşliğinde kapatın:</i><span style="background-color: white; color: #444444;"> </span><a href="http://www.youtube.com/watch?v=63G5EnCKuaU&feature=related" style="background-color: white;" target="_blank">To All Who Didn't Get It Yet!</a></span>maskesizcinhttp://www.blogger.com/profile/13895619471731466600noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240936280956417165.post-57079082183082110412012-06-01T02:21:00.000+03:002012-06-01T02:36:59.499+03:00Herkesin çok meşgul olduğu bir an vardır<span style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Bankacılıkta internetten faturanı yatır furyasının ilk patladığı zamandı. Reklamda, büyükbaba torunuyla sabah kahvaltısından kalkar, torunu aceleyle eşyalarını alır, haydi ben okula deyip kapıdan çıkar. Dede de arkasından... Eşi der "beey bey sen nereye?" (Emekli adamsın ne işin olur kahvaltıdan sonra sokaklarda, öyle ya?!?) Dede, "faturalar var" der. "Daha bankaya gideceğim, su faturasını yatıracağım, oradan elektrik idaresine oradan telefon faturasını yatıracağım, cağım cağım" diyerek çıkar kapıdan. Evin genç anne babası mesaili çalıştıklarından bu türden eften ve püften gündüz işleri hep dedelere kalmaktadır, yazıktır, ey bankacılık buna bir çözüm bulsundur.<br /></span><br />
<span style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Derken dedeyi kahvehanede görürüz, muhtemelen pişbirik oynamaktadır (tek aylaklık oyunu oymuş gibi! Hah, ne dedeler biliyorum briç ustasıdır oysa). "Eee nası kandırdın da çıktın evden" der kurnaz yaşdaşlarından biri. Güler dede... Sahne bir gece öncesini gösterir, dede elinde faturalar, bir halt anlamadığı gavur icadı bilgisayarın başında torunuyla şıppadanak yatırmıştır faturaları (toruna bak! tüm şifreleri bilir, dedesinin banka hesabına hekır gibi girebilmektedir, aferindir o yılların torunlarına - ki onlar bugün belki de sevgili RedHack ekibinden biridir mi nedir? Emin olun değildir, çok olsa bir üniversitede işletme okumakta ve siiiiiooo olacağı günün pilavını yapmaktadır). Fatura işi şıppadanak halloluncaaaaa gelsin pişbirik! Oooh dede hayat sana güzel der slogan. Yok öyle demez de işte internetten fatura yatır bacım çokhgüsel oluyi gibisinden sallar sloganı. Banka kazanır, torun kazanır (elbet aldı rüşvetini, durur mu tospa!) anne baba kazanır tüm dünya kazanır! Oldu cicim! O başka reklamdı neyse, başka bahara irdeleriz.</span><br />
<span style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br />İşte oturmuş otuzküsür yılın hesabını yapmayı bıraktığımın otuzküsürüncü yılının son dakikalarında bu reklam aklıma geldi. Herkesin çok meşgul olduğu anlar vardı. O yüzdendi bir türlü bir araya gelemeyişler. Ama belki de bu reklamdaki gibi herkesin çok meşgul olduğu o anlar için bir B-pilavı vardı. Belki de herkes fatura yatıracağını söylediği saatlerde kahvehanede pişbirik oynarken yakalanacaktı.</span><br />
<span style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br />Niye anlattım tüm bunları?</span><br />
<span style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br />Herkesin meşgul olduğu bir an vardır. İşte o anı kazara veya özel çabayla arar bulursanız, size kalan yalnızlık değildir. Emin olun, yalnız olduğunuzu sandığınız o en "herkesin meşgul olduğu anda" bile elinde "önceden hazırlanmış" C-pilavıyla karşınıza dikiliveren biri, bulunabilir. Yeterince ararsan bulursun bence, derim ve çekilirim. Ben arıyorum. Yeterince oldu mu henüz karar veremedim. Ama arıyor olmam bile yeterince iyi bir sebep şu saatte mutlu mesut şu<span style="color: red;"> </span><a href="http://youtu.be/a0Q5-YfuhXQ" target="_blank"><span style="color: red;">şarkıyı</span> </a>dinliyor olmam için...</span><br />
<span style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br />Kendime, otuzküsürüncü yılımda, armağan olsun.</span>maskesizcinhttp://www.blogger.com/profile/13895619471731466600noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240936280956417165.post-11377303045394818922012-05-31T14:05:00.001+03:002012-05-31T14:06:10.159+03:00Söyleyecek hiçbir şeyim yok mu?Bugün size söyleyecek tek kelime bulamadım. İnanın, düşündüm. Gerçekten, vakit ayırdım, kütleye ne demem lazım bu şahsıma münhasıran günde diye.<br />
Bulamadım.<br />
Ama bak ne buldum: <a href="http://youtu.be/Yd60nI4sa9A" target="_blank">burada</a><br />
Siz bunun anlamı üzerine düşünürken ben de kendime ısmarladığım anne yapımı mantı, arkadaşımın annesi ve babası, iş ortağımla birlikte yapacağımız overseas Skype meeting ile işbu 38. doğumgünümü kutlamaktayım.<br />
Ne sanıyordunuz? Boğaz Köprüsü'nde lazer ışıklı kutlama mı? İzmir'deyim ya ben, ne işim olur oralarnan?<br />
Bir de... Las Vegas'ta konserlerle kutladığımız muhteşem otuzuncu yaşgünüm anısına, bir NewYorker klasiği:<br />
bunu da izleyin. Tamam şimdi aynı kafadayız: <a href="http://youtu.be/yRvJylbSg7o" target="_blank">burada</a><br />
Bayın.maskesizcinhttp://www.blogger.com/profile/13895619471731466600noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240936280956417165.post-84368313806172318732012-05-27T03:22:00.003+03:002012-05-27T03:22:25.486+03:00Kırılgan ama buzda yol tutuşu iyi kalpler için<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">Saati kur.</span><br />
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">Sabah 9'da ayaktasın.</span><br />
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">Janti eşofmanlarını ve cicil bicili spor ayakkabılarını giy.</span><br />
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">Anorak yeleğini unutma, rüzgarlıdır İzmir sahili sabah sabah, terlersen üşütürsün.</span><br />
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">Cebine bozukluklarını at.</span><br />
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">No telefon. Eve not bırak. Annen merak etmesin.</span><br />
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">Çık şimdi evden!</span><br />
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">İleride simitçi kahveci gazozcu var. Oradan bir simit al. Isıra ısıra sahile in.</span><br />
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">Yürü.</span><br />
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">Fotoğraf makineni de al belki. Hani bir taşla iki kuş. Manzara çekersin, manzaranın derdini çekersin.</span><br />
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">Pazar pazar düşündüğün şeye bak! Sıyrıl artık şu kafadan!</span><br />
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">Sen iyisi mi seni mutlu eden şeyi düşün. Sana söylediği şeyi düşün.</span><br />
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">Evet o. Hatırladın.</span><br />
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">Sus o zaman.</span><br />
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">Kendimi dinlediğim anlar daha mutluyum. Şimdi uyumaya gidiyorum. 5 saat sonra kalkmam lazım. Size de <a href="http://www.youtube.com/watch?v=d27gTrPPAyk" target="_blank">şunu</a> bırakıyorum, ben gelene kadar gözünüz gibi bakın. Döndüğümde sizden devralıp devam edeceğim <a href="http://www.youtube.com/watch?feature=endscreen&NR=1&v=lB6a-iD6ZOY" target="_blank">buradan</a>.</span>maskesizcinhttp://www.blogger.com/profile/13895619471731466600noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240936280956417165.post-37479432783001809512012-05-26T19:27:00.000+03:002012-05-26T19:27:04.192+03:00For the next 30 days...<span style="color: #444444; font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">Önümüzdeki 30 gün boyunca yepyeni bir şey yapın diyor <a href="http://www.ted.com/talks/matt_cutts_try_something_new_for_30_days.html" target="_blank">adam</a>. Roman yazın, her gün bir fotoğraf çekin, her gün işe bisikletle gidin, ya da yürüyerek. 30 gün boyunca daha önce yapmadığınız, yapamadığınız ama yapmak için içinizi kemirdiğiniz bir şey yapın diyor adam. Göreceksiniz etrafınızdan akıp giden hayatın nasıl değiştiğini. Hayır, değişen etrafınızdaki hayat değil. O yine aynı. Sizsiniz değişen. 30 gün boyunca bunu yapmaya, benim gibi, dayanamayacak içsıkıntısal düzenli bir bunalımda değilseniz, deneyin.</span><div>
<span style="color: #444444; font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><br /></span><div>
<span style="color: #444444; font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">Düşünüyorum. Bir kitabı okurken sonuna kadar dayanamadığımdan mıdır önce sonunu okuyuşum, yoksa merakımdan mıdır, bunca yıl çözebilmiş değilim.</span></div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">Düşünüyorum. 30 gün boyunca tekrar tekrar yapabileceğim şey ne olabilir? Böyle heyecanlı ve bir sonraki gün de devam edebileceğim kadar rutinden uzak şey ne olabilir?</span></div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">Diyor ki bir başka adam, hobimi bir kenara koydum birkaç gündür, hobimi kenara itip bir başka işle uğraşmaya başladım hobi gibi. Bana hobi gibi geldi bu yeni iş, diyor. Belki de her gün yapmak zorunda olduğun ama zorundalık saymadığın bir başka şey, hobin oluveriyor. Ben de öyle miyim?</span></div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">Gitar çalmayı, bisiklete binmeyi, araba sürmeyi, pikniğe gitmeyi, bunların hepsini eğlencelik işler sınıfına atıp, hobime odaklanmalıyım. Hobim. Ben otuz yılı aşkındır hobi edinememiş bir insanım. Sıkıntıdan, maymun iştahlılıktan, belki de gerçekten hobim olacak kadar güzel bir şeyler keşfedemediğimden. Beğenemediğimden hiçbir şeyi, hobi olarak. Hobi dediğin sevilmeli çünkü. İş sevilmez, sevilmeyebilir. Öyle mi? Oysa yapacağın her şeyi önce sevmek zorundasın. Sevmeden aynı yatağa girebiliyor musun? Sevmeden bir lokma yemek yiyebiliyor musun? Yapıyorsan kendine haksızlık ediyorsun. Ben etmem. Haksızlığa tahammülsüz olduğumdan değil sadece, kendimi sevdiğimden en çok. Demek ki sevgi eksikliğinden hobisizliğim. Kendimden başka bir şeyi sevebilmeyi de öğrenmem gerekiyor.</span></div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">Merak. İşte bu noktada içimi kemirenin bir an önce bitsin sıkıntısı değil, kocaman bir merak olduğunu biliyorum. Şimdi her şeyi elimin tersiyle bir kenara itip hobi niyetine seçtiğim o her neyse ona odaklanma vakti, biliyorum.</span></div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">İnsanın hobisinden iş çıkarması, işini hobi gibi yapması, hobisinden para kazanması... Tartışılır şeyler. Bir hobiden para kazanmaya çalışmak saçmalık. Ama para kazandıran şeyin hobi gibi olması ya da hobinizin birden bire para kazandırmaya başlaması güzel bir şey...</span></div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">Şimdi biraz detox, biraz Pilates, bir de <a href="http://www.fastcompany.com/1837230/5-ways-to-have-better-smarter-ideas-from-atari-founder-nolan-bushnell" target="_blank">şunu</a> okuyun. Benim gibi hissedeceksiniz eminim.</span></div>
</div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="color: #444444; font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><object height="374" width="526"><div>
<span style="color: #444444; font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><br /></span></div>
</object></span></div>maskesizcinhttp://www.blogger.com/profile/13895619471731466600noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240936280956417165.post-19862721640338807812012-02-20T13:43:00.003+02:002012-02-20T13:48:11.442+02:00Fibonacci amcaya saygıyla...Matematiğin temelleri, sabit sayı, mutlak değer, logaritma, limit türev ve integral kardeşler... absolute convergence... ya bi git! Beynimdeki duraklamanın Lale Devri'ni atlayarak devrimsel bir bağlama garkolması amacıyla yola çıktım. Hadi size iyi günner!<br />
http://www.maths.surrey.ac.uk/hosted-sites/R.Knott/Fibonacci/fib.htmlmaskesizcinhttp://www.blogger.com/profile/13895619471731466600noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240936280956417165.post-83979267217033362592011-10-28T10:01:00.002+03:002011-10-28T10:01:52.702+03:00Arada kaynamasın diye...<h6 class="uiStreamMessage" data-ft="{"type":1}" style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif; font-weight: normal; text-align: justify;"><span style="font-size: small;"><span class="messageBody translationEligibleUserMessage" data-ft="{"type":3}">Niye mi? -Kaddafi diktatördü, yerlerde sürünerek "hakettiği gibi" öldü... dediniz ya, şimdi Libya'ya gelen şeriat hepinize kapak olsun diye. Yarın birgün şeriat olmasa da gelen her neyse bu gelen bu kez bize, işte o çoluk çocuğunuzun ensesine kadar gelip sizin de canınız yandığında, bu kez belki Uganda'dan birileri ya da Florida'dan Texas'tan, "cumhuriyet diye bir diktatörlük vardı, yıkıldı" derse nasıl yani şeklinde tosurdamayın diye. Çok söyledik, dinletemedik dememek için. 29'a çeyrek kala, belki aklınız başınıza gelir diye. Umutlu bir bayram olsun hepimize...</span></span></h6>maskesizcinhttp://www.blogger.com/profile/13895619471731466600noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240936280956417165.post-52047325974916037842011-06-21T00:29:00.000+03:002011-06-21T00:29:53.564+03:00Hayatın draması varsa benim MarlaSungeerim var!"Kendimi affediyorum, kendimi seviyorum der ya bazıları işte öyle..." dedi. Geçmişinle, dedi. Barışmalısın. Birden kendimi Hilton Conventional Center'da transandantal meditasyon gurusu elini alnıma koymuş da "hadi yavrum sen şimdi derin bir nefes al, ohiri sahiiii ki maniiii tarikiii" demiş gibi hissettim. Yok uyanmam lazım. Sonra, bir baktım, kader çarkına girmişim. Bu yıl, dedi. Bu yıl işte. 2011. Topla basamakları ne eder? 4. E benim uğurlu sayım da 3. Toplamı 7. Aha! Erdik mi şimdi!<br />
Geçmişinle, dedi. Hesaplaşmayı bırak. Piki. Şu Marla olmasa geceler bitmez. Ama Ezel de final yaptığına göre, sevgili Marla ben bundan sonra akşamları Kordon boyunda havamı alıp ve havamı atıp iki bira devirmeden eve girmeyi düşünmüyor olacağım. Şimdi bunu desem ona, "yapmazsan kabahat, ben de bu uyuşuk ne zaman İzmir'de yaşamanın tadını çıkaracak iyice kurudu kaldı diyordum" der. Der yani.<br />
<br />
Şimdi banyodaki aynaya kendimle barışmaya gidiyorum. Dönünce Marla'yla deli dolu hayallerimden bahsedip onun da bana "dur saçımı mora boyicam, sonra yeşil ojelerimi sürücem, sonra da seninle ilgilenicem sıraya gir! demesine izin vericem. Çünkü hayatın draması varsa benim Marla Süngerim var :)maskesizcinhttp://www.blogger.com/profile/13895619471731466600noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240936280956417165.post-25781894568663100752011-06-17T23:53:00.000+03:002011-06-17T23:53:19.994+03:00çekilebilirsin rıfkı...<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Oturdum ve düşündüm. Bunu yapabiliyorum. Sonra aklıma siz geldiniz... Yazayım dedim. Açık açık...</span><br />
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Ben sizi sevmiyorum. Tamam mı, oldu mu, mutlu musunuz şimdi?</span><br />
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Süs yok, kibarlık ne haddinize, bende olanı görme zamanı. Al işte tanıştınız sonunda, bu benim...</span><br />
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Ama bir şeyi itiraf etmem lazım. Sizi sevmiyorum, çünkü 38 yıldır kendim gibi olmanın sizi üzeceğini, beni üzeceğini, böyle bir kadınla karşı karşıya kalmanın iki tarafı da mutlu etmeyeceğini düşündüm. Bunu yapabiliyorum, söylemiş miydim? Evet.</span><br />
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Sizi sevmiyorum, çünkü kendim gibi olmama kendim başta olmak üzere hiçbirimiz izin vermedik. Ben izin vermedim, sizin de öyle geldiği gibi gitmesine izin vermenize seyirci kaldım. Siz bundan memnun, ben bundan rahatsız, ikimiz de birbirimizden sıtkımız sıyrılmış bir biçimde, 38 yıldır boşuna yaşadık. Tamam mı, oldu mu, mutlu musunuz artık?</span><br />
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Aslında bu yazıyı, iki kadeh burbonu devirdikten sonra yazmayı düşünmüştüm. Evet artık biliyorsunuz, bunu yapabiliyorum. Vazgeçtim. Ayıkken, tam da benken yazmak daha güzel. Böylece sığınacak hiçbir yer ve hiçkimse kalmıyor karşımızda. Çıplağız, yalnızız, biz bizeyiz şimdi. Yalnızız dedim değil mi? Yok yok özür dilerim. Yalnız olan benim. Siz, hepiniz, cem-i cümle bir aradasınız. Yalnız olan benim, ama çıplak olan da sizsiniz. Üstünüzde sizi olduğunuzdan farklı görmemi sağlayabilecek kudrette tek bir giysi yok. Ne yazık!</span><br />
<br />
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Gökhan Tepe kırmızı ceketiyle karşımda. Tam da hakettiğiniz şarkıyı söylüyor. Size eşlik ediyorum. Ki varsa aşkın adaleti, bozmak için laneti, vazgeçtim aşkımdan. Yan, sabahlara kadar, ki uyan, düşünme hiç, çıktım hayatından... Artık yokum. Yiyin birbirinizi. Elimde burbon, apaçık görebildiğim çıplaklığınızla başbaşa bıraktığınız yalnızlığıma içiyorum. Ve nedendir bilmem, mutluyum...</span>maskesizcinhttp://www.blogger.com/profile/13895619471731466600noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240936280956417165.post-52143915973864803622011-05-31T01:00:00.000+03:002011-05-31T01:00:38.255+03:00bekara karı boşamak kolay!<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">böyle bir laf var, fütursuz. Oooh kardiş, hayat sana güzel tabii gibisinden. Yok aslında hatırlıyorum mesela ben çocukken daha "bu var ya bu" demedikleri sebil günlerimden birinde, evde böyle bir yemek telaşı sırasında (ne siz sorun ne ben söyliim su böreği mi artık nedir tüm gün süren bir yemek yapımıydı) anne teyze anneanne yenge gibi ailenin tüm dişileri mıtbakta tencere başındayken, cingöz bir bakışla "peeh ne var kı onu ben de yaparım, tuzunu katcaksın şimdi, karıştır evet ooh tamam, cık öyle değil" şeklindeki karışmalarımdan birine zaten yorulmuş olan bir dişi aile bireyi "bekara karı boşamak kolay tabi car car car..." dediydi. Hah işte tam da böyle bir anlamı olsa gerek.</span><br />
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Tam 38. Gün aldım. Şimdi sakın bana "oo otuzların en güzel zamanı", "ooo sen daha gençsin du bak benim yıllara gel de ooohoo", "ooo sen daha 30 olmamışsındır sanıyodum hiç göstermiyon" şeklinde böyle hafif tatlı başlayıp ağdalı bir şekilde şirinlik kokan güzellikler yapmayın. Zira hayat size güzel anam. Ben 38'i gördüm, hiç de memnun değilim. Şimdi 25 olacaktım aaah! Var ya hayat asıl o zaman bana güzeldi...</span><br />
<br />
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Şeklinde bir hönkürdeniş ile üstünüze çemkirmek isterdim ama malesef yıllar insanın üstünden en çok bu muayyen sinirsel travmatik gerginlikleri alıyor. Böyle dövülmüş pambık kuzu eti gibi seriveriyor (yok merak etmeyin menopoza girmedim) Belki de başka bir nedendir beni böyle rahvan gitsin halet-i ruhiyesine sokan. Umrumdu çok!</span><br />
<br />
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">İşte o biçim rahatım. Ne dünya ne siz ne başkaları ne öteki ve ne beriki ne de şu senin arkanda tip tip bakan top sakallı, hiçbiriniz şu anki rahatlığıma gram yağ süremez. İşte tam da bu yüzden yaptım kahveyi kuruldum balkona, denizi seyrediyorum... Kapıyı arkanızdan kapatırsanız sevincem tabii naapçam hayrat mı burası alla alla, kapa şu kapıyı yürü git!</span>maskesizcinhttp://www.blogger.com/profile/13895619471731466600noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240936280956417165.post-10013474677262591572011-05-29T19:38:00.002+03:002011-05-29T19:40:45.052+03:00yatacak yerim yokmuş<div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Eskiden kısık sesle, başlarındaki turboyu çekiştire çekiştire, ama din ama islam ama efendimisss diyen bir kalabalıktılar. Önce ÖDP alkışladıydı bunları. Özgürlük temasından İstanbul Üniversitesi'nin kapısında el ele yumruk salladıkları gün, "yeşilin her türlüsü" diyen ÖDP'nin, ah yazık!, bittiği gündü (ki daha yeni başlamışlardı).</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Sonra biz kendi aramızda anlaşana kadar ohoo aldı başını gitti. 2007 seçimleriydi, Kadıköy'de Saadet Partisi'nin açtığı masadaki görevliye bir çemkirmesi vardı turbolu genç bir kadının, inanamadım. Biiz diyordu, silip süpürcez hayırlısıyla alalım da tekrar iktidarı... Artık zaman pısmak değil çemkirmek zamanıydı.</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Şimdi doğruya doğru, düzgün bir insan, adaplı bir kadın mesela, otobüste tacize uğrarsa, önce etrafına bakıp acaba kaç tane yandaş bulabilirim diyerek çemkirmesinin şiddetini ayarlamaz. Tek başına olduğunu bilse de açar bayrakları. Ama bunlar öyle mi? Yanlarında berilerinde yandaşları yoksa mağrur mağrur kafa sallar ve cık cık cık edip otururlar-dı. Şimdi arttı tabii yandaşlar. Off nasıl bir cazgırlıktır o! E hani turbo takınca aynı zamanda sesimizi karşı cins duymayacaktı eli elimize değmeyecekti? Hani yabancı erkekler bize bakınca... töbe töbe...</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Neyse işte, şimdi böyleler, çemkirme katsayıları o kadar yükseldi ki sesimi yabancı erkekler duyuyor falan hikaye, duysun diye en az iki oktav yukarıdan başlıyor konuşmaya.</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Sonunda bugün tivitte bir tanesi, "AKPye oy vermeyenin yatacak yeri yok" dedi. Anam bir tırstım anlatamam... Lan utanmaz, arsız cazgır! Bunu diyen karının asıl, karnından sıpayı sırtından sopayı yan odadan da kumayı eksik etmeyeceksin. Günde 5 vakit tekmele, her yıl bir tane doğursun, kumalarla iyi anlaşsın ve yatacak yeri olduğuna dua etsin. Bence yani. Benim yatacak yerim var ve onu da kaptırmamak için #akpyeoyvermeyeceğim... (Bu işareti tivitçiler tanır iyi mi! :) )</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br />
</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Hadi uzayın, gidin oturun, alın başınızı ellerinizin arasına, son 14 günde AKPye değil ama kime oy vereceğinizi iyi düşünün. Ben biliyom. O yüzden rahatım, gezicem tozucam 14 gün ooh!</span></div>maskesizcinhttp://www.blogger.com/profile/13895619471731466600noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240936280956417165.post-11340896183960462342011-05-19T00:24:00.002+03:002011-05-19T00:36:02.441+03:00Diz mesaj is very kreatif anam biliv mi!<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkDOrGqd39sWv91qn5243FfK3tKbJgLebJuWUo74W21gTmSPESA8bbJFj4w_zn904WXlYyr4nOS4o89BSI29hMYXqxj1S8TM6CwucXBa5-1DQR3GQ9s0g0UwZmrmXbrQF3qJSiVc0cFLM/s1600/nickname-finder.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; cssfloat: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="200" j8="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkDOrGqd39sWv91qn5243FfK3tKbJgLebJuWUo74W21gTmSPESA8bbJFj4w_zn904WXlYyr4nOS4o89BSI29hMYXqxj1S8TM6CwucXBa5-1DQR3GQ9s0g0UwZmrmXbrQF3qJSiVc0cFLM/s200/nickname-finder.jpg" width="200" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-size: small;">TAKE ME TO THE CANDY SHOP</span></td></tr>
</tbody></table><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Şu yediğimiz halt ayrı geçmeyen arkadaşımla derin mevzulara daldığımız bir andı. Dedi ki sıkıldım ben. Ohoo dedim o zaman ben daha sıkıldım. Yok dedi ama ben usançtım da. Ohoo dedim o zaman ben hepten tiksinçtim. Böyle sidiğimizi yarıştırırken, ulan dedi dobrapiçka bana göre değil. Lan dedim sus otur oturduğun yerde! (böyle ben çemkireybılımdır o da az değildir ama herşey sırayladır bizde; sidiği yarıştırırız çemkirmek için "aa bebeem hadi sıra sende" deriz-yaparız yani) Kızım dedi hakkaten sıkıldım. Değiştircem bu niki. Aha dedim dur, durun! Durdurunuz! Sen var ya dedim. Çok dobrapiçkasın. Sakın deniştirme... Ama dedim bir fikrim geldi...</span> <br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Siz bunları okurken ben gittim kendime kahve yaptım. Bol köpüklü. Son birkaç gündür üstüme yapışan saf mutluluğu yüzümden sildim. Zira kendisi sigara içmiyor oluşumun bilmem kaçıncı gün yıldönümü itibariyle üstüme konuşlanıp yüzsüzce kalıcı görünüyor. İstemiyorum ama yan cebimde kontenjandan yer ayırdım, ne olur ne olmaz, yerleştirme bugünlerde çok önemli.</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Siz bunları okurken ben gittim fıstıklı bir çikolata açtım. Isırdım. Fıstığı kırık dişime değdi. Sinir oldum. Bol köpüklü. Yok bu yukarıya yazılacaktı. Ha yazmışım pardon. Neyse, dişimi düşüne düşüne ne yazacağımı unutmuş bir halde, başarmanın yarısı başlamaktır diye. Herhalde yolda bir yerlerde hatırlarım. Off mondiyö!</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Siz bunları okurken ben gittim işedim. Evet ayıp mı? Doğal bir ihtiyaç. Hem de nasılsa siz bir türlü burada olanı anlamayıp (ve hala ısrarla okumaya devam edip) bir süre daha takılacaksınız, uzun uzun işedim. Böyle aheste aheste. Hatta utanmadım bir de bulmaca aldım soldan sağa boru sesini, yukarıdan aşağıya da sol üstteki sanatçının adını doldurdum. Tabii doğal olarak bulunduğum mekan bana unuttuğum herşeyi hatırlattı... Tebdil-i mekanda mı ferahlık vardı? Hayır bence en ferah yer tuvalet. Oooh tüm sıkıntıları sal gitsin, unuttuğun ne varsa beri gelsin hesabı...</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Siz bunları okurken ben sizi takdir ettim. Hakikaten seyirci, sen alkışa layıksın. Hiç üşenmiyorsun okumayı sürdürüyorsun ya şimdi bahsedeceğim konu beklemene değdi emin ol. İşte bunu tam da burada yazmama rağmen, sen daha en başından biliyor olduğun için o alkış... Aferim sana.</span><br />
<br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"></span><br />
<br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnnM_me8uvAmJtgpnr3eGe6U_AWlnU0dPSNTyPevhWvY6an6MPFR1f6i305Zaqn__osa8Exy9jx8GNGvmc6K10E_X4uBEizxUbYYLORzTem7mfTXGeSD4hSh6euhsGf1xj9OeYfP_Cbss/s1600/nickname03.gif" imageanchor="1" style="clear: left; cssfloat: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="200" j8="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnnM_me8uvAmJtgpnr3eGe6U_AWlnU0dPSNTyPevhWvY6an6MPFR1f6i305Zaqn__osa8Exy9jx8GNGvmc6K10E_X4uBEizxUbYYLORzTem7mfTXGeSD4hSh6euhsGf1xj9OeYfP_Cbss/s200/nickname03.gif" width="200" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-size: small;">Bi de böyle şaşıbakşaşır</span></td></tr>
</tbody></table><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Konumuz, ama önce kısacık bir şey anlatmam lazım şimdi aklıma geldi söylemezsem çatlarım muhteşem yüzyıldaki hatunların cildinin parlaklığı yumurta akındanmış bir sağlık sitesinde okudum konuşmuşlar bu hatunlar efendim yumurta akısını yüzlerine sürüp maske gibi kurutup sonra sıyırmak suretiyle bütün kiri pası ve kırışıklığı atıveriyorlarmış o la laaaa!*, nickler... Sen bu cümlenin başını kıçını bağlayabilecek kadar akıllı bir seyircisin, hadi bakiim.</span><br />
<br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong>Takma isim - çakma sarışın</strong></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Çakma sarışınlardan hoşlaşmadığımı söylemiş miydim topazlar? Geçenlerde biri, "esmerler saçınızı sarıya boyamayın daha çok bilmemne takımındaki fitbolcu bilmemkime benziyorsunuz" diye tivitlemişti. G.tüme benziyorsun demek istemiş gibi. Akım demişsin bokum olmuş gibi bir durum yani. Tamam esmersin kızıl ol, kumralsın kızıl ol, esmersin kumral ol, kumralsın oynama kendinle aaaa, peki tamam her kılığa gir de anam esmersen sarışın olma, olmaya da çalışma.</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">İşte bu çakma sarışın hissiyatımla benzer bir şekilde, üstte sakil duran nickler konusunda feci hassasım. Asıl derdim de bu zaten.</span><br />
<br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong>Ablalarım abilerim lütfem!</strong></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Mesela gerçek hayatta orta boy orta kilo, bir devlet dairesinde memur, sabah mahalleden geçerken günaydın Sezai abi kıvamındaki bir 35 yaş ev erkeğinin, VAHŞİDRAGON diye takma ismi olur mu ayol? (Onun dragon olduğu başka yerler vardır diyecekseniz hayalgücünüzü yesinler sizin!) Bir başka örnekte, karşıcinsle iki kelam etmeyi bırak bakkaldan püskemit alırken parayı uzatıp gözleriyle işaret ederek "şundan hı ondan" diyen ve 7/24 çevrim-içi yaşayan bir adamın CLUBBERBOY cinsi bir nick alması da sanırım ne demek istediğimi başka bir dilde anlatır. Kısacası, neyimiz eksikse onu en kısa ve öz şekilde anlatan BUBENIM takma ismini yapıştırıveriyoruz sanal suratlarımıza. Ya da var olan yanımızı abartarak döşüyoruz mesajları.</span><br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGFAlH8aRIi-JNsxZIOMwD3zdfru7O6tFyrwdXkaETkr21nXGjSt9FD5E7mTOwoAhTRDcyZOyeBB7oqIKi0LQpG5-M8TQz4Z4sSg3rauwHV0b6LmJy3qkIeUdVBhTPpbVrwrj2A0HDY88/s1600/durustchat.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="344" j8="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGFAlH8aRIi-JNsxZIOMwD3zdfru7O6tFyrwdXkaETkr21nXGjSt9FD5E7mTOwoAhTRDcyZOyeBB7oqIKi0LQpG5-M8TQz4Z4sSg3rauwHV0b6LmJy3qkIeUdVBhTPpbVrwrj2A0HDY88/s400/durustchat.jpg" width="400" /></a><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Eskiden, mesela mirc vardı, icq vardı. O zamanlar slm asl pls diye de bir fenomen vardı. This message has been created automatically denen fenomen daha gerçeklik kazanmamıştı. Blackberry denen ve yürürken twit atıp "şu an bir sağ bir sol kıvırtıp popom nasıl sallanıyo diye vitrin camından bakıyorum şekerler" dememize yarayan kıltüy doğmamıştı bile. İşte o zamanlarda bir akşam, adamın biri micr miydi hangisiydi (ben de eski çevrimiçilerdenim çaktırmıyom), bana slm asl pls demişti. Cevaben bir klasik olan klm nop rst yazmıştım. Anlamadım dedi. Ben de ee sen karışık yazdın ben sıraya dizdim dedimdi. O zamanlar yapabildiğim buydu. Sonra serpildim tabii...</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Teknoloji yırtık dondan fırlayarak hayatımızın içine etmeye başladığında, ben de kendime asıl adımı gizleyecek, beni benden alacak öte diyarlara götürecek süper bir takma isim arayışına girdim. Neler denedim neler, demicem zira çok düşünmedim. Bana kalsa adımnoktasoyadım en beğendiğim nickti. Bir öğrencim "hocam siz çok çakalsınız haa çaktırmıyonuz" minvalinde bir cümle sarfedip elimden kaçan kahve kupasıyla kafasını yardığı gün... şaka lan şaka... Bir arkadaşım "yahu sen de kendini hiç gizlemiyon kızım, adınla sanınla yazıyon, olmadı, böyle bir maske edinmen lazım" deyince... Patladı gitti...</span><br />
<br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong>Artık demir almak günü gelmişse zamandan</strong></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Şimdilerde oturup yazdıklarınızı okumaya ve aklımda derlemeye çalışıyorum. Neydi bu nick meselesi, neredeeen nereye geldi... Şaka lan şaka, yahu manyak mıyım ne uğraşcam! İşim gücüm yok, nick tarihçesine bakıcam, sonra neden bu nickleri seçiyorsunuz diye bir sosyo-eko-kültürel sentezler yapıcam. Sentez dedim de lan Yiğit Bir Bulutumuz vardı, "yaptığına sentez denir böyle aşka pentez denir, sentez pentez sentez pentez..." Nooldu o sahi? Yaşıyo mu?</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Şimdilerde oturup sadece yazdıklarınızı okuyor, aralarından zeka pırıltıları olanları ritivitliyor ve keyfime bakıyorum. Zerre umrumda değilsiniz. Çünkü biliyorum ben de sizin umrunuzda değilim ve bu durumdan çok memnunum. (Gerçi bu yazım bir süre sonra mesela "bak abi ne ablalar var" veya "ahan da bak ne buldum" önekleriyle ritivit olarak gelirse, ya da hergün FW konusuz mesaj yerine bir gün de misal bu yazımı bana "oku okut okumayanı dürt" uyarısıyla forvırtlanırsa, o zaman hakkınızdaki düşüncelerim denişebilir...</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Benimle daima sidik yarıştırarak, datlu datlu bi güzel oliyi ki sorman!, bu yazıyı ve daha nicesini yazma eylemime sınırsız destek veren dobrapiçkaya gelince... O şimdi... (aman be kızım gel kendin yaz ne halt yiyosan! öperim anam...)</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">bitti...</span> <br />
<span style="font-family: Verdana;">not: bu arada, moda insanın kendine yakışan nicki bulmasıdır ki dobra için bu konuda karl lagerfeld hikayedir...</span><br />
<br />
<span style="font-family: Verdana; font-size: xx-small;">*gerçekten aklından geçiriyon mu yumurta akını suratına sürmeyi? o zaman ikinci tüyoyu da vereyim. bıldırcın boku bu konuda bir numara... la yürü git! manyak! </span>maskesizcinhttp://www.blogger.com/profile/13895619471731466600noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240936280956417165.post-62325398649404627522011-05-16T17:21:00.001+03:002011-05-16T17:21:49.516+03:00Okumu-yorum<div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">İnternette dolanan bir email var. Hani kıyamet gibi anam bu emailler denen cinsten. Hem çoklar hem bok. Ne kadar arkadaşım varsa bugün pazartesi sendrom falan demedi bütün hıncını dün katılmadığı internetimedokunma eyleminden çıkarırcasına bulduğu her boku "forvırtladı"</span></div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><br />
</span></div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">Şahsen ben sendromu iki parça çikolata kemirerek atlattım. Ne var, bitter hem de ooh. Kilo da yapmaz. Ulan ben çok sinirliydim doğru du bi dakka! Lan sigarayı bırakmak bile bu kadar sinirlendirmedi beni topazlar...</span></div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;"><br />
</span></div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">Bakınız diğerlerinden bir demetin yaptığına. Sonra dedim seyırcı olmaz öyle. Listendeki herkese forvıt etmekle gün geçmez. Gelin mesela emaille twitle bütün gün atıp tutacağınıza, bu cümlelerin bazılarını gerçek hayatta gerçekten kullanın.</span></div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><br />
</span></div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">Hayatınızın erkeğine/aşkına rastlamışsınız. Bir süredir mutlu mesut yaşıyorsunuz. Tam da mesela size evlenme teklif edecek diyelim (yani o derece mutluluktan poponuz tavana vurmak üzere...) misal şöyle diyorsunuz lafın ortasında: "valla hayatım şimdi şöyle; erkekte dekolte cüzdandır. ne kadar açarsan o kadar talep görürsün derler. bilemiyorum bi düşüniim teklifini..." ????</span></div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><br />
</span></div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">Ya da mesela bir ara vardı internette dolanıyordu, 'düğünde yanıma gelip "e hadi bakalım sıra sende" diyen mahalle teyzelerine, cenazede yaklaşıp aynı lafı söylemek istiyorum' gibisinden. Valla iyi cesaret...</span></div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">Şimdi geldik sadede. Yahu böyle birbirinden alakasız cümleleri alt alta sıralayınca pazartesi sendromu azalmıyor! Benimkini zortlattınız haberiniz yok! Ya bi durun, bi okuyun göndermeden önce! Yahu allasen bir okuyun, dayanamadım bir kısım saçmalamayı kestim dayanabildiklerimi listeledim. Bunun altındaki mantığı bana diyene k</span><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">Kaat helva ve bira ısmarlıcam, söz!</span></div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><br />
</span></div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><i><b><span style="color: #3e3e3e;">AHAN DA BAŞLIYİ PARANTEZ İÇİNDE KUSAN BENİM...</span></b></i></span></div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;"> </span><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;"> </span></div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">bu "survivor taner"i küçükken üç kere havaya atıp iki kere tutmuşlar</span><span style="font-size: small;"> (Nihat olmasın o?)<br />
</span><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">*<br />
bir kadın sizi zekasıyla milyarder yapabilir,tabi trilyonerseniz...</span><span style="font-size: small;"> (kadın patrona söyle mesela bunu, <span style="color: #3e3e3e;">şah da yapabilir şahbaz da)</span></span></div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">*<br />
</span><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">makyaj; kadınların karıncalı olan görüntülerini full hd yapma sanatıdır.</span><span style="font-size: small;"> </span><span style="font-size: small;">(lan ibibikler adriana lima ne peki? ona gelince laf yok de mi!)<br />
*<br />
</span><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">“prens charles olmak da zor. bakkala gidip bir şeyler alınca para diye ananın resmini veriyorsun.” (ananı da al git diyemiyon ama di mi pirenze)</span><span style="font-size: small;"><br />
</span><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">*<br />
“kimseden lys</span><span style="font-size: small;">’</span><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">de başarı beklemeyin. zaten ilk 1 saat sorularda bi ibnelik var mıdır lan acaba deyip şifre çözmeye çalışarak geçecek..”</span><span style="font-size: small;"><br />
</span><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">*<br />
"1.50 boylarındaki kadınlardan oluşan "birelli takvimi" çıktı!!!"</span><span style="font-size: small;"> (bu iyi be anam be!!!!)<br />
</span><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">*<br />
</span><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">"kafasına sıçan kuşu şansa yorup, sayısal kuponu alan toplumun; ağzına sıçan insana olan aşkına şaşırmamak gerek."</span><span style="font-size: small;"> (ya bunun seçim versiyonu vardı saçma sapan)<br />
</span><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">*<br />
"ne zaman ki birisinin dedesinin adı berkecan olur, işte o zaman çağ atladık derim."</span><span style="font-size: small;"><br />
</span><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">*<br />
“misafirlikte tuvalette işin bittikten sonra sifonla gitmeyen bokun yaşattığı gerilim, testere serisini geride bırakır.”</span><span style="font-size: small;"> (oy anamlar bu güzeldi)<br />
</span><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">*<br />
pitbull kırmızı başlıklı kıza tecavüz eder de ondan bir çocuk sahibi olursa adına redbull deriz.</span><span style="font-size: small;"> (ay ne yaratıcııııı!)<br />
</span><span style="font-size: small;">*<br />
</span><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">araştırmaya göre, çoğu türk kadının vücudu, "üst dar-alt geniş=armut" şeklindeymiş. sevgilinizin neden "ayı" olduğunu şimdi anladınız mı…</span><span style="font-size: small;"> (haa ayılar bize bebeler size de mi? bu sözü ilk ortaya atanın armut olmayan vücudu neye benziyor vallahi merak ediyorum!)<br />
</span><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">*<br />
</span><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">bir kadın ağlıyorsa yanına yaklaş, saçlarını okşa, gözlerine bak ve de ki; "mangoda indirim varmışşş''</span><span style="font-size: small;"> (Ha bak bunu ritiwitledim ben. sevdim yani)<br />
</span><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">*<br />
</span><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">ingilizce ögreniyorum:<br />
sheep: koyun<br />
don't sheep: koymayin</span><span style="font-size: small;"> (NO COMMENT!)<br />
</span><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">*</span><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">şuanda flash tvde dünyanın gündemine oturan libya konuşuluyor...şaka lan şaka yine halay çekiyolar.</span><span style="font-size: small;"><br />
</span><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">*<br />
"esmer bayanlara sesleniyorum; saçınızı sarıya boyattığınızda marilyn monroe'ya değil, trabzonsporlu ibrahim yattara'ya benziyosunuz. saygılar."</span><span style="font-size: small;"><br />
</span><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">*<br />
ibrahim tatlses'in bile AKP</span><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">li olabilmesi için yarım beyinli olmasını beklediler.</span><span style="font-size: small;"><br />
</span><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">*<br />
Bir araba görürsün arabayı hayal edersin, parayı biriktirirsin, sonra ötv'yi ve benzini hesaplamayı unutursun, para yetmez , babayı alırsın hevesin kaçar...</span><span style="font-size: small;"><br />
</span><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">*</span><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">cocuk: baba biz nasıl olduk<br />
baba: maymundan evrimleştik yavrum<br />
(cocuk ikna olmaz)<br />
cocuk: anne biz nasıl olduk?<br />
anne: ademle havva seviştiler...<br />
cocuk: ama babam maymundan geldigimizi söylüyor!!<br />
anne: o babanın sülalesi bizi ilgilendirmez yavrum</span><span style="font-size: small;"> </span><span style="font-size: small;"><br />
*<br />
</span><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">Elin oğlu gülü, tango yaparken ağzında tutuyor, biz kasap vitrinindeki koyunun kıçına takıyoruz. Sizde hala bizden romantizm bekliyorsunuz</span><span style="font-size: small;"><br />
</span><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">*<br />
</span><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">aref'in öğretmeni: oğlum sen niye hiçbir şey yazmıyorsun? <br />
aref: hocam, şimdi sizden çantamı açıp içine bakmanızı istiyorum.</span><span style="font-size: small;"><br />
</span><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">*</span></div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="color: #3e3e3e; font-size: small;">-pardon parfümünüzün markası ne? <br />
-aa, bingo soft ultra bahar esintili yumuşak rüyalar tabi ki. <br />
oha sinem kobal oha</span><span style="font-size: small;">…</span></div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><br />
</span></div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><i>NİHAYET BİTTİ.Asabımı bozmayın. Daalın.Gelecek haftaya lütfen şu on kişiye gönder vezir oluyosun göndermezsen rezil oluyosun maillerinden gönderin. Yazacak konu arıyorum heyecan olsun :) </i></span> </div>maskesizcinhttp://www.blogger.com/profile/13895619471731466600noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240936280956417165.post-67477606590048244932011-05-16T16:06:00.000+03:002011-05-16T16:06:56.000+03:00Semirrrrr!!!<div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;">Konu nerden açıldı? Hep açıktı... Yıllardır der dururum. Ama bir arkadaşım "beni onunla bir cümlede anmayın!" diye çığlığı basınca aha dedim yazmazsam çatlarım...</div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTSJPAtJtdRKw2uApYc97f2KJxm6j-VSekpMxj5gqynfgWvO6DsmUHu75ujPpZUf2sn6xnszl2ebtPUoWPHSuUn_7wiDj8m4VYz48mlJbEcgBLihDS2OL9utfMXWZjjhQob9ORMApQrHE/s1600/yigit_bulutgenc.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTSJPAtJtdRKw2uApYc97f2KJxm6j-VSekpMxj5gqynfgWvO6DsmUHu75ujPpZUf2sn6xnszl2ebtPUoWPHSuUn_7wiDj8m4VYz48mlJbEcgBLihDS2OL9utfMXWZjjhQob9ORMApQrHE/s1600/yigit_bulutgenc.jpg" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7HFOTirU_Ld8mJ3hjNWnzn9fzBpaW8yCB03_B9SBcoaH2S5MrplrjZa3VYKMkI1spXkRKYTFQPB_Dumey9IkJDhAo_ojmxmeb5OM9UP9lNGpsMR8uv5jj8COIjjvgJEIwMxlbiafZezo/s1600/yigit_bulutsemirik.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="188" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7HFOTirU_Ld8mJ3hjNWnzn9fzBpaW8yCB03_B9SBcoaH2S5MrplrjZa3VYKMkI1spXkRKYTFQPB_Dumey9IkJDhAo_ojmxmeb5OM9UP9lNGpsMR8uv5jj8COIjjvgJEIwMxlbiafZezo/s200/yigit_bulutsemirik.jpg" width="200" /></a></div>Bu Yiğit Bir Bulut (arkadaşımın sinirini zıplatan bu değil, bu benim sinirimi zıplatanı) zamanında tazeden bir genç delikanlı idi. Ekonomi falan zırvalardı orada-burada-şurada. Tamam yıllar insanı yıpratabilirdi ancak zaman içinde bazı hevadisler (kimin çocuuu nasıl yani, evrim var mı? tez sentez antitez, dedim bak göreceksiniz, bir iki üç sayıyorum bak) Bulut'taki değişikliğe yıpranma payını da ekleyince ohannesburger dedirtti. Fotolardan göreceksiniz. Bir insan bu kadar mı yamulur? Bu kadar mı soya çeker? En son kendisini iki bilim insanıyla iki ilahiyatçıyı karşı karşıya koymuş gerine gerine göbeğini kaşır ve etrafa akil insan havası atıp tez-sentez-tez-sentez krizine girmiş bir halde gördüm (yaptığına şantaj denir böyle aşka montaj denir şantaj-montaj diyen cicik Ceylan gelir aklıma hep), o gün kapadım kanalı terapiye başladım.<br />
<br />
<div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2GYgxFsoPKcJSIlU3QxA6rVpaBu5j6bnVrspTBNBH7smhYMWAXtzGJOTnKsWtryv4f5JNZSkDRtCi_v2IRwO4KnTm4EHBgo1XAEmnPlI9U587A9FSPLFNSsPPbnD1_wkX_SXYlry5QXg/s1600/rasimozan_genc.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2GYgxFsoPKcJSIlU3QxA6rVpaBu5j6bnVrspTBNBH7smhYMWAXtzGJOTnKsWtryv4f5JNZSkDRtCi_v2IRwO4KnTm4EHBgo1XAEmnPlI9U587A9FSPLFNSsPPbnD1_wkX_SXYlry5QXg/s1600/rasimozan_genc.jpg" /></a> </div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;">Ben geçiş döneminin safrasıdır sanıyordum. Ne kaaa yanılmışım... Sonra bir de başkası peydah oldu. Tam bu taraf olmayan bertaraf olur lafını yanlış anlamışların bir ürünü! Yiğit Bir Bulut'a 2000'lerin başındaki deformasyon derken, O da benzer şekilde, hatırlıyorum bundan birkaç yıl önce daha yeni yeni yazmaya başlamıştı köşesinde, milenyum çocuğu olarak yakın geçmişli bir zamanda özgürlüğün kıçındaki deformasyon*** haline dönüşüverdi. "Tığ gibi delikanlı, içtim başım dumanlı"ydı Rasim Ozaman Kütahyalı. Şimdi ne olduğunu parantez içinde de açıkladım...</div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><br />
</div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;">Önce Denizlere laf atmak, Ahmet Kaya ve bir takım edebiyatlar üzerinden sesini yükseltmeye başladı ki zaten bulunduğu medya da hadi canım gencim bağır bakiim, hadi bağır bağır hah aferim, bunda gırtlak iyi, Arena'da 32.günde iyi çığırır bu diyerek onu pohpohlayan yeni dönem özgürlükümsü medyaydı, tam oldu. Rasim Ozaman da dedi ki "gel abi gel, bak bura boyu geçmiii!" Hayaldi gerçek oldu anasını satayım... (***kıçtaki deformasyona basur diyoruz boşuna aranma okur...)</div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><br />
</div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9YtT02ij37PjZeSwxlxsBAeX_4LY2SuZeMRT8wZYUkGZ6_Ul6U6hL63MAVksLzBDdp2QjXh-FHYyWfmLlHTWasWVkIUSBWk8osLpcmeUfttV9kihB3i3Wb_tRNI8zCZDj9tmqPKCknjc/s1600/rasimozan_oha2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9YtT02ij37PjZeSwxlxsBAeX_4LY2SuZeMRT8wZYUkGZ6_Ul6U6hL63MAVksLzBDdp2QjXh-FHYyWfmLlHTWasWVkIUSBWk8osLpcmeUfttV9kihB3i3Wb_tRNI8zCZDj9tmqPKCknjc/s1600/rasimozan_oha2.jpg" /></a></div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;">Eskiden, misal ben üniversitedeyken, daha birinci sınıftan her b.ka atlayan "sky is the limit" gençler vardı. "Abi ben şimdi şu şirkette stajı kaptım mı, bak bir de şurda ivent yapmışlar oraya da kaykılalım, iki si-ii-oo tanıyalım di mi abi" diyen bu tipler, mezuniyetten hayli zaman önce takım elbiseleri giyerekten, mezuniyetten sonra da bazı şirketlere pazarlama satış müdürü ve minvalinde yetkili olaraktan dünyaya açıldılardı. Bunlar öyle ki hem okulun (Boğaziçi Ünv, yazayım da şanım yürüsün hahahayt!), hem de iş çevrelerinin gözdesi olma yolundaydılar. Ha, şu gerçek, bazısı hakkaten gemisini yürüttü. Gemicik demiyorum yani bir gemi vardı onu yürüttü. Bir nevi "durmak yok yola devam Ali Kaptaaaaaan" yani. Bazısı bir bankacılık krizi sonrası Bodrum'a yerleşti tomat yetiştirmeye başladı.</div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;">Ama abi o zamanlar yıllar geçince liboşlukla beraber üstlerine yapışan tek şeyin, kel kafadan düşecek beyaz saçlar olma ihtimali vardı. Şimdiyse yağlı saçlar, koca bir göbek, surata yapışık pis bir sırıtış (gerçi o bazısında hep varmış), gittikçe genişleyen mezhep-öyle derler ya-, tabii en kötüsü de kokmadan mide bulandıran şahsiyet... Bu liboşluk bile değil...</div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><br />
</div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;">Kusmaya gidiyorum ben, size de bir hatırlatma bırakıyorum. Bir şekilde "devşirildiği" iddia edilen bu türden gençlerin yaşadığı ve yaşattığı deformasyonu bir kenara bırakın, asıl semirenin kim olduğunu görmek için mesela bir Egemen Böğüş "yıllara göre foto karşılaştırması" yapın... Zaman onlara tersinden işliyor da olan "bizim çocuklara" mı oluyor yani diyen dillerinizi sevsinler...</div>maskesizcinhttp://www.blogger.com/profile/13895619471731466600noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240936280956417165.post-68890459452983429052011-05-11T15:01:00.000+03:002011-05-11T15:01:17.194+03:00ov beybi ay rimembır dooz tayms!<!--[if gte mso 9]><xml> <w:WordDocument> <w:View>Normal</w:View> <w:Zoom>0</w:Zoom> <w:HyphenationZone>21</w:HyphenationZone> <w:PunctuationKerning/> <w:ValidateAgainstSchemas/> <w:SaveIfXMLInvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid> <w:IgnoreMixedContent>false</w:IgnoreMixedContent> <w:AlwaysShowPlaceholderText>false</w:AlwaysShowPlaceholderText> <w:Compatibility> <w:BreakWrappedTables/> <w:SnapToGridInCell/> <w:WrapTextWithPunct/> <w:UseAsianBreakRules/> <w:DontGrowAutofit/> </w:Compatibility> <w:BrowserLevel>MicrosoftInternetExplorer4</w:BrowserLevel> </w:WordDocument> </xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml> <w:LatentStyles DefLockedState="false" LatentStyleCount="156"> </w:LatentStyles> </xml><![endif]--><!--[if gte mso 10]> <style>
/* Style Definitions */
table.MsoNormalTable
{mso-style-name:"Normal Tablo";
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-parent:"";
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin:0cm;
mso-para-margin-bottom:.0001pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:10.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-ansi-language:#0400;
mso-fareast-language:#0400;
mso-bidi-language:#0400;}
</style> <![endif]--> <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEih3JGQ-yXV8M0srznggBux3osHj3xM1XxpfuoMhj5GprVm2jFzTX-Mj4Ubba8QMKxBDQnpZuV_9D9urWhtkbGEPRaJK-jmkppF3mBv1gN_0teptM2H4EezBmiqMsbU8m5qEvzPQ_vPe-U/s1600/5yil10.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"></a></div><div class="MsoNormal"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEho7YJGOjIuK1v3bNmrAhMibRZxPwcPhKQPFx5sC65im_2aMiyCvcMVKsgetwmhUN18zjPvgsCWaoVAf3EnoUhcPQ57ly8jHePh8bXUKnwcocsZZnOb_g-867gq0LwijKdV8NgEpoy-MHQ/s1600/ys.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEho7YJGOjIuK1v3bNmrAhMibRZxPwcPhKQPFx5sC65im_2aMiyCvcMVKsgetwmhUN18zjPvgsCWaoVAf3EnoUhcPQ57ly8jHePh8bXUKnwcocsZZnOb_g-867gq0LwijKdV8NgEpoy-MHQ/s1600/ys.jpg" /></a><span style="font-family: Verdana; font-size: 10.0pt;">Geçen, birkaç saat oluyor, bi'arkadaş tivit yaptı. Arkadaş dediysek tanımaz beni, o derece samimiyetteyiz yani. Şimdi olay şu, bu (tivitdaş yani) sabahtan bi tivit atıyor Çetin Alp'in rekorunu kırdı Yüksek Sadakat gibisinden. Bizim bebeler de soruyor abi Ç.Alp kim diye. Bis'sinirleniyor bizimki ( o derece samimiyetteyiz yani)... Lem nassı bilmiyosunuz Çetin Alp'i, çok mu yaşlandım mı ben ki? derkene bu acı tek başına çekilmez diyor ve ekliyor tivite: Çetin Alp kim diye soran var ona göre tikat olun, yaşlanmışız yane...</span></div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal"><span style="font-family: Verdana; font-size: 10pt;"> Ha yani şimdi elin bebesi tarih bilmiyor kültürden çakmış diye ben neden yaşlı oluyorum ki? Ona bakarsan bugün Ruhi Su kim diye sorsan onu da bilmezler, Nazım aşk şairi sanan var yahu! Yaprak Dökümü'nün romanı çıkmış diye şaşıran milletten ne bekliyon baba? (Gerçi eskiden yaşımızı belli etmek için derdik ki sen Bonanza'yı biliyon mu? şimdi olay Çetin Alp'e gelmiş. Demek ki yakında misal Güner Ümit tarih olacak, haa bacı sen hatırlıyon mu Güner Ümit'i, yok la kim o fenerin sol beki mi? falan dicekler. yakındır ha, birçok şey hayaldi gerçek oldu ya bunlar da olur, ben dedim olacak yani o derece)</span></div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal"><span style="font-family: Verdana; font-size: 10pt;">Neyse ahali,</span></div><div class="MsoNormal"><span style="font-family: Verdana; font-size: 10.0pt;">Sizi toplamamın başka bir sebebi var. Tamam tarih dediğin bir çadırda gerdek gecesi öldürülen Atilla ile sarayın içinde tuvalet yoktu diye kimbilir nereye sıçan Versaylılardan ibaret değil, bilmem anlatabildim mi, bu biiir. Öğren artık bunları. Birinci Dünya Savaşı'nın çıkmasının iki artniyeti vardı. Birincisi Saraybosna'da (şimdi bölündü onlar, biri saray hani sülümanınkinden, öteki Bosna sokaklarından hani kan aktıydı çok) gencin biri meydanda ötekini tokatladı, ikinci sebebi de Ferdinand'ın kıçı kaşınıyordu, du şurdan bi el atayım derken Musolini'ye çarptı o da bunu hakaret sayınca.... patladı gitti. Bilmemek ayıp değil, bilip de söylememek mekruh. Ayy bi acayipsin.</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjIl_y_Po1bbGSbI4lfPXHQ4AcuF_dN6FldlLexKunPynTKSjaao0ibfKWkl3OEQsf0Rf7bTkrpfapcXYA5HWK9Isf-T6f7-COY6WQfzfI8Kwy9sTXVbZ-eVZtAsKdC5B_gr6zXJetR5Pc/s1600/efsane.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjIl_y_Po1bbGSbI4lfPXHQ4AcuF_dN6FldlLexKunPynTKSjaao0ibfKWkl3OEQsf0Rf7bTkrpfapcXYA5HWK9Isf-T6f7-COY6WQfzfI8Kwy9sTXVbZ-eVZtAsKdC5B_gr6zXJetR5Pc/s320/efsane.jpg" width="317" /></a></div><div class="MsoNormal"><span style="font-family: Verdana; font-size: 10.0pt;">Demem o ki o hani tivitdaşıma Alp kim laa diyen çakallar var ya, onlardan ayırtedil diye yazıyorum bunları. Azcık hakikatlı olun. Çetin Alp, Bülent Özveren, Seninle Bir Dakika, Rimi rimi ley, Beş Yıl Önce On Yıl Sonra… Sertab’a birincilik verilip de aklımız uçana kadar böyleydi bu. Bir değişmeyen Bülent Özveren var. O da artık değişmesin abi. Yerinde aynen kalabilen, yaptım olduculara hayaldi gerçek olduculara ben dedim olacak diyen Ağa’lara karşı aynen kalabilmiş bir Erol Evgin var bir de Bülent Özveren. Kalsınlar abi.</span></div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6gk-q5I1vmohRGkjoDCrl1IDUoMehGLSf_LSwaar2T4mOL_A1yRpgTbRLO1l3aAEzzfH59n_9KR5x5SvncUzJTuOzkq-rGoyqKYcUMmBuJU9vDp7wbjZlEixTwZEd5zLEpmXqNAtfvRg/s1600/esc_logo_1980.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="237" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6gk-q5I1vmohRGkjoDCrl1IDUoMehGLSf_LSwaar2T4mOL_A1yRpgTbRLO1l3aAEzzfH59n_9KR5x5SvncUzJTuOzkq-rGoyqKYcUMmBuJU9vDp7wbjZlEixTwZEd5zLEpmXqNAtfvRg/s320/esc_logo_1980.jpg" width="320" /></a></div><div class="MsoNormal"><span style="font-family: Verdana; font-size: 10pt;">80li yıllardı hatırlarım. Eurovizyon öyle bir önemli öyle bir önemliydi ki! Nasıl olmasın ayol TRT’den başka televizyon/kanal yoktu ki? Tek haber, tek dizi, tek spor programı. Her şey tekeldi. O yüzden zaten TEKEL’de çalışan akrabası olmak önemli bi’şeydi. İşte o her şeyin bi tane olduğu yıllarda Eurovizyon da tekti ve pekti (hatta kainat güzellik yarışması da o zamanlar bi taneydi hatta benim gibi dinazorlar hatırlar Pluton’dan gelen olduydu. Sen sonra gezegenlikten at Pluton’u, kır kalbini gelir mi bir daha)</span></div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEih3JGQ-yXV8M0srznggBux3osHj3xM1XxpfuoMhj5GprVm2jFzTX-Mj4Ubba8QMKxBDQnpZuV_9D9urWhtkbGEPRaJK-jmkppF3mBv1gN_0teptM2H4EezBmiqMsbU8m5qEvzPQ_vPe-U/s1600/5yil10.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEih3JGQ-yXV8M0srznggBux3osHj3xM1XxpfuoMhj5GprVm2jFzTX-Mj4Ubba8QMKxBDQnpZuV_9D9urWhtkbGEPRaJK-jmkppF3mBv1gN_0teptM2H4EezBmiqMsbU8m5qEvzPQ_vPe-U/s1600/5yil10.jpg" /></a></div><div class="MsoNormal"><span style="font-family: Verdana; font-size: 10pt;"> </span></div><div class="MsoNormal"><span style="font-family: Verdana; font-size: 10pt;">Eurovizyon’un tek olduğu yıllarda, ailecek başına oturur, bütün şarkıları itinayla dinler, bizimkiler dışındaki her ülkeyi nazikçe kötüler (nazikçe ama bak, küfretmek yoktu, adi …ler denmezdi mesela, şarkı kötü ağbi yağ ritim yok, baksana gıy gıy zaten ….ca da bilmiyoruz kimbilir ne diyo denirdi en fazla), sonra puanlamada heyecan dorukta kulağımız Bülent Özveren ve Ankara ekibinde… Sonunda misal sonuncu olunca tüh, sondan ikinci olunca peeh, ilk ona girersek de piyuvvv diyerek tamamlardık geceyi. En fazla buydu yani. Ben kimsenin Çetin Alp’e hakaret ettiğini veya ay ne iğrenç şarkı yapmışsın abi dediğini hatırlamıyorum. Maküs diye bir talihimiz vardı ona küserdik hep.</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgK5HIXNDI0b91Our8mruOkua2nNyosZBBbvPQGoCEcy1EYjIJF_257KWUP_t06FSUt7Tu9mWATkTF3DbsiipBTRpxRrVnIsivzAHVkSF7fv5oEU4z_jpnOMD1gRaVXu1UVo-ZeAncFFYY/s1600/sbd.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgK5HIXNDI0b91Our8mruOkua2nNyosZBBbvPQGoCEcy1EYjIJF_257KWUP_t06FSUt7Tu9mWATkTF3DbsiipBTRpxRrVnIsivzAHVkSF7fv5oEU4z_jpnOMD1gRaVXu1UVo-ZeAncFFYY/s1600/sbd.jpg" /></a></div><br />
<span style="font-family: Verdana; font-size: 10pt;">Ha şu gerçek, nasıl ki aradan on yıl geçince zamanının Serpil Çakmaklı kulak yanlarından gergin tepeden büzgün saç stili veya Hülya Avşar’ın yirmi santim arkadan gelen çıkık popolu dar blucinleri modasını kaybedince komik geliyor, bi’on yıldan sonra Çetin Alp’in Opera’sı da bize komik gelmiş olabilir. Olsundur. Ben eski zamanın çok önemsenen Eurovision günlerini özlerim. O zaman da yapılıyordu siyaset karışıyordu işin içine. Ama hep maküs bir talih vardı anam ya! Şimdi veriyorlar arada birincilik ödülünü, pehey! Sanki şampiyon olduk, ne ekonomi ne bağımsızlık hiçbir şey umrumuzda değil. Kendimize gelelim.</span><br />
<br />
<br />
<span style="font-family: Verdana; font-size: 10pt;">Bu yıl Yüksek Sadakat’i kapıdan kovalamış olabilirler ama seneye birincilik vermeleri yakındır. Ortadoğu kararlarını alır almaz, taşlar yerine bir otursun, Survivor bi bitsin, anladınız siz onu (Nihat giderse örofizyona diye dert etmeyin, koyunumuza laf ettiydin der gönderirler geriye onu, ama bence iyileşmeyi başarırsa “fan tu tiri forro!” adlı şarkısıyla İbo dayı benim kesin örovizyon adayım!)</span><br />
<br />
<span style="font-family: Verdana; font-size: 10pt;">Çetin Alp'i tanımadığına yüzü kızaran olursa da Eurovizyon genel tarihi 101 konulu ders notlarını ahan da buradan alsın. İyi okusun yakında tek ayak üstünde sözlü var:</span><br />
<span style="font-family: Verdana; font-size: 10pt;">http://www.kirikplaklar.com/icerik.asp?Kategori=15</span><br />
<span style="font-family: Verdana; font-size: 10pt;"> </span>maskesizcinhttp://www.blogger.com/profile/13895619471731466600noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240936280956417165.post-63247298724017525402011-05-09T22:28:00.000+03:002011-05-09T22:28:08.777+03:00Sigara bırakılmaz diyorsunuz ya hahaha hihihi hohoho size, çoh yahşısıız!<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgKl-sSmhkkc7nF5GGC-IA6umPOvKJYa28KhkAR7iZOjI_mLIa0hoYr4_xOwN9xwT0F6y6qwEG6AEByIxiJtZqpZybsaVS5PrNITNShwbKzS6tx1yTiG2x1wY81b58y2UbzjJzVzDQ0Kw/s1600/ortam.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="309" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgKl-sSmhkkc7nF5GGC-IA6umPOvKJYa28KhkAR7iZOjI_mLIa0hoYr4_xOwN9xwT0F6y6qwEG6AEByIxiJtZqpZybsaVS5PrNITNShwbKzS6tx1yTiG2x1wY81b58y2UbzjJzVzDQ0Kw/s320/ortam.jpg" width="320" /></a></div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;">Bir akşamdı. Akşamın üstüne doğru, biraz geri gel. Hah! tam orda dur... Bir arkadaşım var, bütün sırlarımızı, sırrı geçtim artık aklınıza ne geldiyse paylaşmadan edemeyiz. Ben onun dün gece rüyasında ne gördüğünü bilirim, o benim bu akşam ne yiyeceğimi bilir. O derece. İki ayrı şehirde yaşıyoruz, o ayrı.</span></div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;">Arkadaşım akşam akşam, tam da üstüne doğru, bir dosya gönderdi internet üzerinden. Bak dedi, adına bak gerisini anlarsın. Bir göz atayım, fikir alayım/vereyim, "üstüne konuşalım" diye gönderdi belki ama bir yandan da huyumu biliyor; cin cin bak sana ne getirdim dersen ben paketi hemen açar, dibini görmeden de incelememi bırakmam. Açtım...</span></div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;">Bizimki beni on dakika, sonra bir yarım saat, en son da iki saat yalnız bıraktı ekranın karşısında öylece. Daha doğrusu ben onu birkaç hmm evet tamam, tabii bence de'nin arkasına sığınarak bıraktım (biz zaten öyle ya da böyle altı senedir buna benzer şekilde kuzu kuzu anlaşıyoruz...) İki saatin sonunda "kızım" dedim. "Ben sigarayı bırakırım, bırakıyorum, kitap bitince bırakmış olucam". Güldü. Bunun doğru olabileceğine inandığından güldü. Onun da amacı buydu zaten.</span></div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;">Aradan bir haftasonu geçti. 3 gün. Cumadan pazartesiye. Bu gece, az önce, bulutlar hafiften kendini göstermiş, İzmir 22 dereceyi selamlamışken, kahvemi yaptım. Kitabın son birkaç sayfasını yeniden okudum. Şimdi anlıyorum bugüne kadar sigarayı bırakma deneyimlerimin neden başarısız olduğunu. Şimdi anlıyorum, sigaranın bırakılamayacağı safsatasının, sigarayı bırakmaktan korkanlarca neden yeniden ve yeniden üretildiğini. Asıl şimdi anlıyorum yaşama sevinci dolu bir insanın neden yaşamdan bir türlü istediği zevki alamadığını.</span></div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;">Sonra kahvemi içtim. Sigaranın çok pis bir bağımlılık olduğunu, eroinden farkı olmadığını kabul ettim. Evet vallahi ben bir bağımlıyım. Sonra televizyondaki en sevdiğim dizinin başlamasıyla birlikte paketin içinden 3 sigara çıkardım. Biri başında, biri ortasında, biri de sonunda, ve en sonunda son sigaramı yaktım...</span></div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;">Sonra aynaya baktım. Aynadaki 36 yaşıma baktım. Sordum kendime:</span></div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;">Hayatının en güzel kararını almış olmaktan duyduğun mutluluğu ilan etmeye hazır mısın?</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPO0kS3z12_8NB0fylE7sOxbdi_P2Z21nZdGMikJmUr-iKSAnL-JFCUPw1wIPwm9yBL3bog9Rv5iVMgRC3CrtJIT-Uif7GuQHWz41lpTEehrDuelJxNXLt0tiGjIBOv_m9n76TDh-LvjY/s1600/sigara4.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPO0kS3z12_8NB0fylE7sOxbdi_P2Z21nZdGMikJmUr-iKSAnL-JFCUPw1wIPwm9yBL3bog9Rv5iVMgRC3CrtJIT-Uif7GuQHWz41lpTEehrDuelJxNXLt0tiGjIBOv_m9n76TDh-LvjY/s320/sigara4.jpg" width="320" /></a></div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><br />
</span></div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;">Ya siz tiryakiler? Pşşt, sen ordaki, sakallı, arkana bakma! Çukur çeneliyle kel kafalının ortasındaki, sen! Daha ne duruyon be şaşkın?</span></div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><br />
</span></div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;">Not: Ne iğrenç akciğer görüntüleri, ne devlet destekli sigarayı bırakma kampanyaları, ne milyon dolarlık yatırımlar (ki hepsi sizi tiryaki kılmak ve tutmak içindir aslında), ne de sigarayı bırakmayı istiyorum ama diye başlayan cümleler... Hepsi beynimizin ilüzyonları. Yakın hepsini. Yakın gitsin. Unutmayın tiryakiliğe giden yol tek bir sigaradan geçiyor, her içtiğiniz sigara bir sonrakinin garantisi oluyor. Beyninizde bitmiyorsa bitmemiştir... Ha bir de, şu kitabı okuyun anacım...</span></div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><br />
</div><div style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><br />
</span></div>maskesizcinhttp://www.blogger.com/profile/13895619471731466600noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-5240936280956417165.post-12657679977848555972011-05-08T23:09:00.000+03:002011-05-08T23:09:29.390+03:00gördüm beğendim şiddetle öneriyorum<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">İnternette gezinirkene tiwiter sitesinde gördüm. Paylaştım. Yetmedi buraya da aldım. Ne kadar masum görünüyor söyledikleri değil mi? Ah işte, teyzeler yurtdışına oğluna gidince gördüğü hızlı tren burda da olsa diye dilemese, o tren gelmese, içinde insan varken kontrolsüz güç güç değildir hesabı çarpıp insanları öldürmese, sonra genç kız parasızlıktan uçağa binemiyom oh ne güzel biletler ucuzladı diye sevinmese, sonra Pegasus diye bir canavar çıkıp uçakta nerdeyse çişten bile para alır hale gelmese... Olmasa ama önce böyle adamlar olmasa... Hüseyin Üzmezleri vardı di mi bir de bunların...</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><img border="0" height="192" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiU2gvpnLyIR058WBrXxPEX5BigokjbIfemNg8r4mTimd1CkZV7Augf2t9I-90ZEKnfSKFrG_Pmq8GUe-kMVEau3B3wp_4r6eQ8NFUr2AIcefKlHQOyFfD3C8OppuLvv6Vnx0BmCx8y5-0/s320/sunum-yaparken.jpg" width="320" /></div><br />
<ol><li>Porno içerik sunum yapılan power point ya da excell uygulamasından çıkmaz bu konuda içiniz rahat olsun</li>
<li>Bilgisayarınızda aniden pornografik pencereler açılıyorsa bunun en önemli sebebi malware adı verilen programlar olabilir.</li>
<li>Malware yazılımlarından kurtulmanın en kolay yolu bunların çoğunlukla bulaştığı pornografik sitelere daha az ve dikkatli girmektir</li>
<li>Porno sitelere girmeden yapamayanlar için malware yazılımlarını temizleyen ücretsiz yazılımlar öneriyorum.</li>
<li>Eğer gerçekten koruycu yazılımlara da güvenmiyorsanız Apple ve onun işletim sistemini kullanmanız yerinde olacaktır.</li>
<li>Kimi pornografik içerikli siteler tarayıcı kapatılmadığında belli sürelerde popup dediğimiz yeni bir tarayıcı ekranı açmaktadır. Bu yüzden sunumlara girmeden önce son girdiğiniz porno siteyi tamamen kapattığınıza emin olunuz</li>
</ol>Tüm bunları yaptıktan sonra içiniz rahat olsun, sorun çıkmayacaktır.maskesizcinhttp://www.blogger.com/profile/13895619471731466600noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240936280956417165.post-74312401453625369892011-05-07T22:08:00.000+03:002011-05-07T22:08:51.614+03:00good news and bad news which one you prefer first anacım?Çapsız çapsız konuşuyorlar. Yeni aşklara yelken açmışmışlarmış. Rüzgarsız kalasınız deyyuslar! Tez zamanda boynunuzu vursun sülüman. Halbusa daha dünüdü Hıdırellez. Yazdım ben bi kaada. Attım denize. Yakında görürsünüz siz yelkeni...<br />
imza: kaşık düşmansımaskesizcinhttp://www.blogger.com/profile/13895619471731466600noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5240936280956417165.post-63252257131548251512011-05-07T20:40:00.001+03:002011-05-07T21:22:23.838+03:00Pegasus mu? Ohoo ben daha iyi uçarımAz önce tiviide bir reklam gördüm. Kızın biri, hani uçma korkusu varmış da ailesini görmaaa hep otobosnan giderimiş öyle diyor. Sonra oh yaşasın artık fırsatlar çıkmışmış, biletler ucuzlamışmış. Lüküz hayaaağt lüküz hayaağt! Ardından dedim şimdi Ali Sabancı çıkcek, öyle bir olur ki diiicek. Ohannesburgerler! Hayaldi gerçek oldu diyen Tayyipli AKP logosu patladı ekranda.<br />
Lan yoksa alzheimer'a mı yakalandım iki şeyi bir şeye bağlayamıyorum da başka şeylere gark oluyorum? Straz taşlı kitlem, söyle bana acaba nedir nedir?<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGpKeZvG-zB-EvrE0snnIBBJpaLTtQfsI1lkw0N4cHnEjAAYgFIolGsxSxGrROxdS1UTI43XrzHCRuuY-wewC8PYJ7-8q4Dtm1yh8Qn0zcR-jWRtKVzJ7aUC4wf6v5UxFwGcrNtrkyAJA/s1600/komik+tayyip.2.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="280" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGpKeZvG-zB-EvrE0snnIBBJpaLTtQfsI1lkw0N4cHnEjAAYgFIolGsxSxGrROxdS1UTI43XrzHCRuuY-wewC8PYJ7-8q4Dtm1yh8Qn0zcR-jWRtKVzJ7aUC4wf6v5UxFwGcrNtrkyAJA/s320/komik+tayyip.2.jpg" width="320" /></a></div>Böyle pespaye, böyle dökülürken, böyle göbeğini kaşıyıp keh keh gülen üçkağıtçı oduncu kıvamında çıkıp bir de hayat bizimle güzelleşti demiyorlar mı... Bak demedi deme yakında sokakta yanınıza yanaşcekler, pşşt apla/baba dicekler: may neym is tosun...maskesizcinhttp://www.blogger.com/profile/13895619471731466600noreply@blogger.com0