19 Mayıs 2011 Perşembe

Diz mesaj is very kreatif anam biliv mi!

TAKE ME TO THE CANDY SHOP
Şu yediğimiz halt ayrı geçmeyen arkadaşımla derin mevzulara daldığımız bir andı. Dedi ki sıkıldım ben. Ohoo dedim o zaman ben daha sıkıldım. Yok dedi ama ben usançtım da. Ohoo dedim o zaman ben hepten tiksinçtim. Böyle sidiğimizi yarıştırırken, ulan dedi dobrapiçka bana göre değil. Lan dedim sus otur oturduğun yerde! (böyle ben çemkireybılımdır o da az değildir ama herşey sırayladır bizde; sidiği yarıştırırız çemkirmek için "aa bebeem hadi sıra sende" deriz-yaparız yani) Kızım dedi hakkaten sıkıldım. Değiştircem bu niki. Aha dedim dur, durun! Durdurunuz! Sen var ya dedim. Çok dobrapiçkasın. Sakın deniştirme... Ama dedim bir fikrim geldi...
Siz bunları okurken ben gittim kendime kahve yaptım. Bol köpüklü. Son birkaç gündür üstüme yapışan saf mutluluğu yüzümden sildim. Zira kendisi sigara içmiyor oluşumun bilmem kaçıncı gün yıldönümü itibariyle üstüme konuşlanıp yüzsüzce kalıcı görünüyor. İstemiyorum ama yan cebimde kontenjandan yer ayırdım, ne olur ne olmaz, yerleştirme bugünlerde çok önemli.
Siz bunları okurken ben gittim fıstıklı bir çikolata açtım. Isırdım. Fıstığı kırık dişime değdi. Sinir oldum. Bol köpüklü. Yok bu yukarıya yazılacaktı. Ha yazmışım pardon. Neyse, dişimi düşüne düşüne ne yazacağımı unutmuş bir halde, başarmanın yarısı başlamaktır diye. Herhalde yolda bir yerlerde hatırlarım. Off mondiyö!
Siz bunları okurken ben gittim işedim. Evet ayıp mı? Doğal bir ihtiyaç. Hem de nasılsa siz bir türlü burada olanı anlamayıp (ve hala ısrarla okumaya devam edip) bir süre daha takılacaksınız, uzun uzun işedim. Böyle aheste aheste. Hatta utanmadım bir de bulmaca aldım soldan sağa boru sesini, yukarıdan aşağıya da sol üstteki sanatçının adını doldurdum. Tabii doğal olarak bulunduğum mekan bana unuttuğum herşeyi hatırlattı... Tebdil-i mekanda mı ferahlık vardı? Hayır bence en ferah yer tuvalet. Oooh tüm sıkıntıları sal gitsin, unuttuğun ne varsa beri gelsin hesabı...
Siz bunları okurken ben sizi takdir ettim. Hakikaten seyirci, sen alkışa layıksın. Hiç üşenmiyorsun okumayı sürdürüyorsun ya şimdi bahsedeceğim konu beklemene değdi emin ol. İşte bunu tam da burada yazmama rağmen, sen daha en başından biliyor olduğun için o alkış... Aferim sana.



Bi de böyle şaşıbakşaşır
Konumuz, ama önce kısacık bir şey anlatmam lazım şimdi aklıma geldi söylemezsem çatlarım muhteşem yüzyıldaki hatunların cildinin parlaklığı yumurta akındanmış bir sağlık sitesinde okudum konuşmuşlar bu hatunlar efendim yumurta akısını yüzlerine sürüp maske gibi kurutup sonra sıyırmak suretiyle bütün kiri pası ve kırışıklığı atıveriyorlarmış o la laaaa!*, nickler... Sen bu cümlenin başını kıçını bağlayabilecek kadar akıllı bir seyircisin, hadi bakiim.


Takma isim - çakma sarışın
Çakma sarışınlardan hoşlaşmadığımı söylemiş miydim topazlar? Geçenlerde biri, "esmerler saçınızı sarıya boyamayın daha çok bilmemne takımındaki fitbolcu bilmemkime benziyorsunuz" diye tivitlemişti. G.tüme benziyorsun demek istemiş gibi. Akım demişsin bokum olmuş gibi bir durum yani. Tamam esmersin kızıl ol, kumralsın kızıl ol, esmersin kumral ol, kumralsın oynama kendinle aaaa, peki tamam her kılığa gir de anam esmersen sarışın olma, olmaya da çalışma.
İşte bu çakma sarışın hissiyatımla benzer bir şekilde, üstte sakil duran nickler konusunda feci hassasım. Asıl derdim de bu zaten.


Ablalarım abilerim lütfem!
Mesela gerçek hayatta orta boy orta kilo, bir devlet dairesinde memur, sabah mahalleden geçerken günaydın Sezai abi kıvamındaki bir 35 yaş ev erkeğinin, VAHŞİDRAGON diye takma ismi olur mu ayol? (Onun dragon olduğu başka yerler vardır diyecekseniz hayalgücünüzü yesinler sizin!) Bir başka örnekte, karşıcinsle iki kelam etmeyi bırak bakkaldan püskemit alırken parayı uzatıp gözleriyle işaret ederek "şundan hı ondan" diyen ve 7/24 çevrim-içi yaşayan bir adamın CLUBBERBOY cinsi bir nick alması da sanırım ne demek istediğimi başka bir dilde anlatır. Kısacası, neyimiz eksikse onu en kısa ve öz şekilde anlatan BUBENIM takma ismini yapıştırıveriyoruz sanal suratlarımıza. Ya da var olan yanımızı abartarak döşüyoruz mesajları.

Eskiden, mesela mirc vardı, icq vardı. O zamanlar slm asl pls diye de bir fenomen vardı. This message has been created automatically denen fenomen daha gerçeklik kazanmamıştı. Blackberry denen ve yürürken twit atıp "şu an bir sağ bir sol kıvırtıp popom nasıl sallanıyo diye vitrin camından bakıyorum şekerler" dememize yarayan kıltüy doğmamıştı bile. İşte o zamanlarda bir akşam, adamın biri micr miydi hangisiydi (ben de eski çevrimiçilerdenim çaktırmıyom), bana slm asl pls demişti. Cevaben bir klasik olan klm nop rst yazmıştım. Anlamadım dedi. Ben de ee sen karışık yazdın ben sıraya dizdim dedimdi. O zamanlar yapabildiğim buydu. Sonra serpildim tabii...
Teknoloji yırtık dondan fırlayarak hayatımızın içine etmeye başladığında, ben de kendime asıl adımı gizleyecek, beni benden alacak öte diyarlara götürecek süper bir takma isim arayışına girdim. Neler denedim neler, demicem zira çok düşünmedim. Bana kalsa adımnoktasoyadım en beğendiğim nickti. Bir öğrencim "hocam siz çok çakalsınız haa çaktırmıyonuz" minvalinde bir cümle sarfedip elimden kaçan kahve kupasıyla kafasını yardığı gün... şaka lan şaka... Bir arkadaşım "yahu sen de kendini hiç gizlemiyon kızım, adınla sanınla yazıyon, olmadı, böyle bir maske edinmen lazım" deyince... Patladı gitti...


Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Şimdilerde oturup yazdıklarınızı okumaya ve aklımda derlemeye çalışıyorum. Neydi bu nick meselesi, neredeeen nereye geldi... Şaka lan şaka, yahu manyak mıyım ne uğraşcam! İşim gücüm yok, nick tarihçesine bakıcam, sonra neden bu nickleri seçiyorsunuz diye bir sosyo-eko-kültürel sentezler yapıcam. Sentez dedim de lan Yiğit Bir Bulutumuz vardı, "yaptığına sentez denir böyle aşka pentez denir, sentez pentez sentez pentez..." Nooldu o sahi? Yaşıyo mu?
Şimdilerde oturup sadece yazdıklarınızı okuyor, aralarından zeka pırıltıları olanları ritivitliyor ve keyfime bakıyorum. Zerre umrumda değilsiniz. Çünkü biliyorum ben de sizin umrunuzda değilim ve bu durumdan çok memnunum. (Gerçi bu yazım bir süre sonra mesela "bak abi ne ablalar var" veya "ahan da bak ne buldum" önekleriyle ritivit olarak gelirse, ya da hergün FW konusuz mesaj yerine bir gün de misal bu yazımı bana "oku okut okumayanı dürt" uyarısıyla forvırtlanırsa, o zaman hakkınızdaki düşüncelerim denişebilir...
Benimle daima sidik yarıştırarak, datlu datlu bi güzel oliyi ki sorman!, bu yazıyı ve daha nicesini yazma eylemime sınırsız destek veren dobrapiçkaya gelince... O şimdi... (aman be kızım gel kendin yaz ne halt yiyosan! öperim anam...)
bitti...
not: bu arada, moda insanın kendine yakışan nicki bulmasıdır ki dobra için bu konuda karl lagerfeld hikayedir...

*gerçekten aklından geçiriyon mu yumurta akını suratına sürmeyi? o zaman ikinci tüyoyu da vereyim. bıldırcın boku bu konuda bir numara... la yürü git! manyak!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder