11 Mayıs 2011 Çarşamba

ov beybi ay rimembır dooz tayms!

Geçen, birkaç saat oluyor, bi'arkadaş tivit yaptı. Arkadaş dediysek tanımaz beni, o derece samimiyetteyiz yani. Şimdi olay şu, bu (tivitdaş yani) sabahtan bi tivit atıyor Çetin Alp'in rekorunu kırdı Yüksek Sadakat gibisinden. Bizim bebeler de soruyor abi Ç.Alp kim diye. Bis'sinirleniyor bizimki ( o derece samimiyetteyiz yani)... Lem nassı bilmiyosunuz Çetin Alp'i, çok mu yaşlandım mı ben ki? derkene bu acı tek başına çekilmez diyor ve ekliyor tivite: Çetin Alp kim diye soran var ona göre tikat olun, yaşlanmışız yane...

 Ha yani şimdi elin bebesi tarih bilmiyor kültürden çakmış diye ben neden yaşlı oluyorum ki? Ona bakarsan bugün Ruhi Su kim diye sorsan onu da bilmezler, Nazım aşk şairi sanan var yahu! Yaprak Dökümü'nün romanı çıkmış diye şaşıran milletten ne bekliyon baba? (Gerçi eskiden yaşımızı belli etmek için derdik ki sen Bonanza'yı biliyon mu? şimdi olay Çetin Alp'e gelmiş. Demek ki yakında misal Güner Ümit tarih olacak, haa bacı sen hatırlıyon mu Güner Ümit'i, yok la kim o fenerin sol beki mi? falan dicekler. yakındır ha, birçok şey hayaldi gerçek oldu ya bunlar da olur, ben dedim olacak yani o derece)

Neyse ahali,
Sizi toplamamın başka bir sebebi var. Tamam tarih dediğin bir çadırda gerdek gecesi öldürülen Atilla ile sarayın içinde tuvalet yoktu diye kimbilir nereye sıçan Versaylılardan ibaret değil, bilmem anlatabildim mi, bu biiir. Öğren artık bunları. Birinci Dünya Savaşı'nın çıkmasının iki artniyeti vardı. Birincisi Saraybosna'da (şimdi bölündü onlar, biri saray hani sülümanınkinden, öteki Bosna sokaklarından hani kan aktıydı çok) gencin biri meydanda ötekini tokatladı, ikinci sebebi de Ferdinand'ın kıçı kaşınıyordu, du şurdan bi el atayım derken Musolini'ye çarptı o da bunu hakaret sayınca.... patladı gitti. Bilmemek ayıp değil, bilip de söylememek mekruh. Ayy bi acayipsin.
Demem o ki o hani tivitdaşıma Alp kim laa diyen çakallar var ya, onlardan ayırtedil diye yazıyorum bunları. Azcık hakikatlı olun. Çetin Alp, Bülent Özveren, Seninle Bir Dakika, Rimi rimi ley, Beş Yıl Önce On Yıl Sonra… Sertab’a birincilik verilip de aklımız uçana kadar böyleydi bu. Bir değişmeyen Bülent Özveren var. O da artık değişmesin abi. Yerinde aynen kalabilen, yaptım olduculara hayaldi gerçek olduculara ben dedim olacak diyen Ağa’lara karşı aynen kalabilmiş bir Erol Evgin var bir de Bülent Özveren. Kalsınlar abi.

80li yıllardı hatırlarım. Eurovizyon öyle bir önemli öyle bir önemliydi ki! Nasıl olmasın ayol TRT’den başka televizyon/kanal yoktu ki? Tek haber, tek dizi, tek spor programı. Her şey tekeldi. O yüzden zaten TEKEL’de çalışan akrabası olmak önemli bi’şeydi. İşte o her şeyin bi tane olduğu yıllarda Eurovizyon da tekti ve pekti (hatta kainat güzellik yarışması da o zamanlar bi taneydi hatta benim gibi dinazorlar hatırlar Pluton’dan gelen olduydu. Sen sonra gezegenlikten at Pluton’u, kır kalbini gelir mi bir daha)

 
Eurovizyon’un tek olduğu yıllarda, ailecek başına oturur, bütün şarkıları itinayla dinler, bizimkiler dışındaki her ülkeyi nazikçe kötüler (nazikçe ama bak, küfretmek yoktu, adi …ler denmezdi mesela, şarkı kötü ağbi yağ ritim yok, baksana gıy gıy zaten ….ca da bilmiyoruz kimbilir ne diyo denirdi en fazla), sonra puanlamada heyecan dorukta kulağımız Bülent Özveren ve Ankara ekibinde… Sonunda misal sonuncu olunca tüh, sondan ikinci olunca peeh, ilk ona girersek de piyuvvv diyerek tamamlardık geceyi. En fazla buydu yani. Ben kimsenin Çetin Alp’e hakaret ettiğini veya ay ne iğrenç şarkı yapmışsın abi dediğini hatırlamıyorum. Maküs diye bir talihimiz vardı ona küserdik hep.


Ha şu gerçek, nasıl ki aradan on yıl geçince zamanının Serpil Çakmaklı kulak yanlarından gergin tepeden büzgün saç stili veya Hülya Avşar’ın yirmi santim arkadan gelen çıkık popolu dar blucinleri modasını kaybedince komik geliyor, bi’on yıldan sonra Çetin Alp’in Opera’sı da bize komik gelmiş olabilir. Olsundur. Ben eski zamanın çok önemsenen Eurovision günlerini özlerim. O zaman da yapılıyordu siyaset karışıyordu işin içine. Ama hep maküs bir talih vardı anam ya! Şimdi veriyorlar arada birincilik ödülünü, pehey! Sanki şampiyon olduk, ne ekonomi ne bağımsızlık hiçbir şey umrumuzda değil. Kendimize gelelim.


Bu yıl Yüksek Sadakat’i kapıdan kovalamış olabilirler ama seneye birincilik vermeleri yakındır. Ortadoğu kararlarını alır almaz, taşlar yerine bir otursun, Survivor bi bitsin, anladınız siz onu (Nihat giderse örofizyona diye dert etmeyin, koyunumuza laf ettiydin der gönderirler geriye onu, ama bence iyileşmeyi başarırsa “fan tu tiri forro!” adlı şarkısıyla İbo dayı benim kesin örovizyon adayım!)

Çetin Alp'i tanımadığına yüzü kızaran olursa da Eurovizyon genel tarihi 101 konulu ders notlarını ahan da buradan alsın. İyi okusun yakında tek ayak üstünde sözlü var:
http://www.kirikplaklar.com/icerik.asp?Kategori=15
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder